25.bölüm

10.1K 522 21
                                    

bölüm şarkısı => Seksendört - Yorma

üniversite sınavına hazırlandığım için tatil dışında kitabıma çok fazla zaman ayıramayabilirim.
bu yüzden tatil boyunca sürekli yazıyorum ve yazdıklarım kısa da olsa atıyorum, tıpkı bu bölüm gibi.
ama telafi olarak her kısa bölüm attığım gün iki tane atmayı düşünüyorum.

keyifli okumalar ♥

°
Gözlerimi kapattığım an karanlığa gömüleceğimi bilip bundan korkmamak çok güzel bir duyguydu.
İnsanın kendini bir yere ait hissetmesi zordu, bir insana evinde hissettirebilmek kadar güzel bir his daha tanımıyordum.
Tıpkı şuan hissettiğim gibi.

Tan'ın kollarının arasındaydım.
Evimdeydim...

O kadar huzurluydum ki uyuyamıyordum bile.
Bu yatağa neredeyse bir saat önce girmiştik, yaklaşık yarım saat önce Tan uyumuştu fakat ben hala onun güzel yüzünü izliyordum.
Kusurlarıyla bile kusursuz olan yüzünü...

Parça parça kusurluydu belki, burnunun yanağıyla birleşme noktasında küçücük kırmızı bir ben vardı.
Çenesinde küçük bir yara izi, sol kaşının kavis kısmının hemen üzerinde belli belirsiz bir sivilce vardı. Tüm bu kusurları birleştirdiğimde o kadar kusursuz bir yüz çıkıyordu ki ortaya.
Bazen bu görüntüyü aklım almıyordu.

Derin bir iç çektim. Büyük bir kısmını içime çektiğim kokusunda huzur bularak gülümsedim.
Tan'ın belimde duran eli sıklaştığında mümkünmüş gibi daha çok çekildim ona.
Artık bedenlerimiz bir bütün olmuştu sanki.
Sonunda gözlerimi yüzünden ayırdım ve göğsüne yasladığım kafamı rahat bir konuma getirerek gözlerimi kapattım.

Uzun bir süre bekledim. Uyumaya çalıştım. Uyku ile uyanıklık arasındaydım sanki, yerim çok rahat olduğu için gözlerimi açmak veya kımıldamak istemiyordum ama bilincim de açıktı.

"Saçlarının her bir telini ruhuma düğümlesinler Nepenthe." Kulağıma ulaşan kelimeleri dikkat algımı açtı.
Uyuduğumu sanıyor olmalıydı.
Ona çaktırmamaya çalışarak aynı pozisyonda bekledim.
Nefes almayı bile unutacaktım neredeyse.

Beklediğimin aksine devamı gelmedi. Sessizliğini üzerine takındı fakat şaşıracağım bir şey daha yaptı.
Dudaklarını saçlarımın üzerine bastırdı ve derin bir öpücük bıraktı.

"Şimdi ellerim gibi dudaklarımda şiir kokuyor."

Ve o an ilk kez kalbimin gülümsediğini hissettim.
Saçlarımda dolanan eli durdu. Aynı zamanda benim nefes alış verişlerim de yavaşladı. Ondan gelecek en küçük hareketi bekliyordum.

"Uyumuyorsun." Gözlerimi açmadım. Bekledim.
Devamının geleceğinden emin olduğum konuşmasını bekledim.
"Açma gözlerini." Kapalı gözlerim titredi. Göz kapaklarımı sıkıca birbirine bastırdım. "Açma ki orada kendimi görmeyeyim."

Kurumuş dudaklarımı dilimle ıslattım ve "Neden?" diye sordum.

"Çünkü özümde sen de yoksun Nepenthe." Yutkundu ve ardından ekledi "Bu kulağa korkunç geliyor."

Gözlerim ağırca aralandı. Boğazımda oluşan yumruyu gidermek istedim fakat yutkunsam da gitmiyordu.
Tan'ın beni benliğine kabul etmemesi miydi bu denli canımı yakan?
Mantığım şuan bu kolların arasında olmayı şiddetle reddediyordu.

Hislerimi göz ardı ederek kollarının arasından sıyrıldım ve ona sırtımı döndüm.
O ise benden uzaklaşmak yerine ona döndüğüm sırtıma sarıldı.
Yüzü saçlarımın arasında, elleri karnımın üzerindeydi.
Kısa bir süreliğine nefes almayı bıraktım.

"Bana sırtını dönme." Saçlarımı bir kez daha öptü. "Çünkü bir dahaki sefere arkanda durup sana sarılmam, karşına geçerim."

Onun karşımda olması düşüncesi bana yüksek bir uçurumdan denize düşüyormuş hissi verdi.
Korkunçtu.
Karşımda olması demek farklı cephelerde savaşıyor olmamız demekti.
Oysa ben onunla aynı cehpede kalıp gerekirse ona can verecek kadar yakınında olmak istiyordum.

"Sen kimseyi benliğine kabul görmüyorsun." Dediğimde sesim titrek çıkmıştı.

"Doğru. Çünkü kimseye güvenmiyorum."

"Şuan neden kollarının arasındayım?"

Saçlarımdan derin bir nefes aldı. "Çünkü sana güvenmek istiyorum."

°

sizi seviyorum 🌻

okuyup geçmek yerine yalnızca tek hareketinizle beni mutlu edebilirsiniz 🙈
oy verip yorum yapanlara sonsuz teşekkürleer 💋

BAYKUŞ (bölümleri kaldırılmamıştır.)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora