14

295 33 8
                                    

"Başla bakalım Lee Jeno."

Jaemin içeriye giren çocuğun çantasını koymasına izin vermeden elindeki topu Jeno'ya atmış, Jeno'nun topu yakalamasıyla harekete geçmişti.

"İddiaya girmeyecek miyiz?"

Jaemin bunu beklemiyordu. Aslında Jaemin, Jeno'yu oyuna davet edeceğini de düşünmemişti. Jaemin basketbolu kafası çok karışıkken ve hiç bir şeyin içinden çıkamayacak haldeyken oynardı. Tek başına, tüm her şeyden uzaklaşana kadar oynar sonra da evine giderdi. Jeno kadar iyi değildi, zaten kaybedecekti. Bu yüzden iddialaşmak pek fazla istemiyordu, ama geri de çekilmeyi düşünmüyordu.

"Ben daha sonra düşünürüm, kaybedersem sen ne isteyeceksin benden?"

"Buradan çıkınca yemek ye benimle, çabuk acıkırım bilirsin."

Jeno üstündeki hırkayı çıkarıp topu sektirirken, Jaemin başını usulca sallamış topu Jeno'dan almaya çalışmıştı.

Çalışmıştı ama asla alamamıştı tabii ki, topu ondan almaya çalışırken Jeno hile yapıyor omzunu Jaemin'in göğsüne yaslıyor, Jaemin'in odağını kaybetmesini sağlıyordu.

Jeno biliyordu, hâlâ yaşanmamışlıklar vardı.

Jaemin giderken Jeno tek kaldığı için onu suçlamıştı. Jaemin ise ona aşık olduğu için Jeno'yu suçlamıştı, o onu öperken Jeno itiraz etmedi diye tüm suçu Jeno'ya yıkmıştı. Şimdi de bu haldelerdi, ikisi de konuşulması gerektiğini biliyordu ama ikisi de kaçma taraftarıydılar.

"Jeno, hile yapıyorsun!"

Jaemin, bıkkınlıkla söylendiğinde Jeno her ihtimale karşı Jaeminden uzaklaşıp topu sektirirken konuşmuştu.

"Nedenmiş o?"

"Beni sırtınla ittirip duruyorsun!"

"Bu oyunun kuralı Jaem, topu senden uzaklaştırmam gerekiyor."

Jaemin gözlerini devirirken, Jeno sırıtmış ve bulunduğu yerken basket topunu atarken bir yandan da topu yakalamak için koşturmuştu.

Ve top potaya girdiğinde de 30 dakika dolmuştu.

"5 dakika falan mı kurdun? 30 dakika bu kadar çabuk geçemez!"

Jaemin zaten kaybedeceğini biliyordu ama kendine yediremediğinden Jeno'nun cebinden telefonunu çıkarmış bittiğini görür görmez oflamıştı.

"Bana güzel bir yemek ısmarlarsan iyi olur."

Jaemin telefonu Jeno'nun göğsüne bastırırken Jeno kazansa da yemeğin kendine kitlendiğini umursamamıştı. Yıllar sonra Jaemin ile aynı masada yemek yemek bile onu heyecanlandırıyordu.

10 dakikanın ardından ikisi de bir restoranta geldiğinde, hem protein olsun hemde Jaemin çok seviyor diye tavuk siparişini vermişlerdi.

Pek konuşmamışlardı, yemek geldiğinde de sadece çatal, peçete, şapırdatma seslerininden başka bir şey ses çıkmamıştı masadan. Aslına bakarsanız Jeno, Jaemin ile yemek yemeyi bile özlemişti.

Jeno tek başına yemek yemeyi sevmezdi, haliyle arkadaşken, çıkıyorlarken Jaemin sırf yemek yesin diye onunla yemek yiyor sonra kilo aldığı için Jeno'ya kızıyordu.

Jaemin, hâlâ yemek yemediğini tahmin ederek ve hesabı Jeno'ya kitleyerek, en sevdiği yemeği yiyordu.

"Kahve içmeye ne dersin?"

Aslına bakarsanız, tavuktan sonra kahve pek iyi bir seçenek değildi ama Jeno, Jaemin ile vakit geçirmek istiyordu işte.

"Hayır derim, sınavlar yaklasıyor Jeno Lee."

"O zaman kahveleri elimize alalım, yolda konuşarak içeriz."

Gerçekten de böyle yapmışlardı, Jeno Jaem için şehrin diğer ucuna yürümüştü. Yine de pek sohbet etmemişlerdi, belki arada akademik kariyerleri için hayalleri hakkında konuşmuşlardı ama devamı olmamıştı. Oysa ki bir şeyleri konuşsalardı her şey daha iyi olabilirdi.

---
ben düz yazımı sevmemeye
başladım yahu

00.00, nominTempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang