.S. 1

291 23 12
                                    

Sonunda buraya gelebildik...

Umarım severek, beğenerek, hissederek okursunuz.

Uzun sürdü biliyorum ama bilgisayarım hiç beklemediğim anda bozuldu harddiski yenilemem  gerekiyor, bu iş çok uzayacak gibi. Daha fazla beklememeniz için birinci bölümü atıyorum. Diğer taslaklar malesef bilgisayarda ) : umarım uzun sürmeden geri gelirim...
Anlayışınız için teşekkür ederim...

(Varsa yazım yanlışları için üzgünüm kontrol ettim ama gözümden kaçmış olabilir yine ^^)

Keyifli okumalar 📖

*****<BİRİNCİ BÖLÜM>*****

💎

İnsanlar yaşayıp ölüyor. Bir bebek doğuyor, vaktini tamamlamış bir insan ölüyor. Ölüm denen şeyden önceden korkardım. Sevdiklerimi alıp götürecek fikri hep aklımı ve kalbimi kemirir korkumu su yüzüne çıkarırdı. Ama şimdi korkmuyorum. Çünkü ben yalnızım. Korkmayacak kadar yalnızım.

En önemlisi: Annem yok.

Zaten bir insanın annesi yoksa her şey yarım kalır. Hiçbir şey bir anlam ifade etmez. Yaşam bile.

Üç ay.

Annemi kaybedeli ve intihar etme çabamdan bu yana üç ay geçti. Kendimi soyutladım. Her şeyden. Satın aldığım bir eve kapattım kendimi. Onun dışında kimse ile görüşmüyorum. Dışarıya çıkmıyorum. O yanımda olmadığı zamanlar zar zor nefes alıyorum. O kadar ruhsuzum ki bazen onu sırf sevişmek için bile çağırmışlığım oluyor. O ise bundan tabi ki memnun değil. Hiç olmadı. Çok kez kavga etmiştik sırf bunun için. 

Korel ve Avcı...

Aslında nerede olduğumu çok iyi biliyorlar. Buna eminim. Yerimi gizlemek gibi bir amacım yok ama kimseye söylemedim. Korel her seferinde bana ulaşmaya çalışıyor. Eve hiç gelmedi ama bu gelemeyeceği anlamına da gelmiyor.  Ölmeyi becerememiştim. Annemi burada yalnız bıraktım bari orada bırakmayayım istemiştim. Ama olmamıştı. Çok kan kaybetmiş ama Korel sağ olsun (!) ölememiştim. Beni hastaneye yetiştirmişti. Özgür adında biri bana kan vermişti. Ama bu pek de umurumda olan bir şey değil. Ona minnet duymayacaktım. Aksine öfkeliydim ona. Ben ölmek isterken o beni kurtarmıştı. Hem Korel'e hem de Özgür denen adama öfkeliydim işte.

Elimde ki votka şişesini açıp kafama diktim.

Ben votkadan nefret ederdim değil mi?

Hayır. Artık hiçbir şeyden nefret etmiyorum.

Duyduğum zil sesi ile ayağa kalktım. Anahtarı vardı ama zile basmayı tercih ediyordu. Beni yerimden kaldırmak için bunu bilerek yaptığına eminim. Çünkü bir ara ona anahtar vermeden önce sırf üşendiğim için gidip kapıyı açmamıştım. Akşama kadar kapıda beklemişti. Bekletilmeyi sevmez...

Hiç beklemeden kapıyı açtım. Elleri cebinde içeri girdi ve kapıyı kapattı. Yine içtiğimi gördüğü için kaşlarını çattı. 'Yine içiyorsun' diyecek şimdi.

"Yine içiyorsun." dedi koltuğa oturarak. Demiştim ben...

Büyük yudumlar aldım ve şişeyi masaya koydum. Sonra onun kucağına oturdum. Boynuna öpücükler bıraktım. Karamel kokusunu derince içime çektim. Bu kokuyu ölsem de unutamazdım...

SİYAH 2Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin