32. BÖLÜM

6K 566 53
                                    

Dayanamadım, boş bulduğum bu anı hemencecik bununla değerlendirdim. Sürprizimiz belki yarın gelir, malum 31 Aralık'ta kimse müsait de olmayabilir. Şimdiden inanılmaz güzel ve sağlıklı bir yıl dilerim. Sizleri tanımak çoook güzel 💜💜💜

💙

Kostas dünden beri öylece evinde geçiriyordu vaktini. Telefonunu nereye koyduğu bulamamıştı dün, abisi kapıya geldiğinde öğrenmişti onda olduğunu. Nasıl onda olduğunu hatırlamıyordu.

Hastanede bir ara Eleni'yle birbirlerine girmişler ve Eleni en sonunda –ki hakkı olmamasına rağmen— kendisinden nefret ettiğini sevgisizliği yüzünden bebeğin doğmak istemediği saçmalığını dile getirmişti. Bir sene önceki adam olsaydı belki bunu üzerine alınıp üzülebilirdi ancak durum çok değişmişti. Eleni'nin ne kadar bencil ve kibirli bir kadın olduğunu görmüştü ve ilk bu zamana kadar ilk kez o da ağzına geleni ona söylemişti. Her şeyin tüm güçlüsünün kendisi olduğunu ve şu anda yaşanan bu kahrolası acının en büyük sebebi onun sadece bencil ve kibirli davranışlarından ötürü bağırmıştı. Birbirlerine nefretle bakmışlar ve Eleni hala haklıymış gibi artık yüzünü görmek istemediğini söylemiş ve Kostas da bundan gerçekten de memnun olacağını söylemişti. Tüm aile onları sakinleştirmek için araya girse de Eleni'nin defolları arasında Kostas kimseyi dinlemeyip herkesten her şeyden uzaklaşmak için bir taksiye atladığı gibi evine gelmişti. Araba kullanmayacak kadar eli ayağı titriyordu çünkü.

Kahvesini yudumlarken artık kendisinde olan telefonunu eline aldı, bir ara uçak modundan çıkartıp çıkartmamak arasında kaldı ancak yine bundan vazgeçti. İnsanların tesellisini istemeyecek kadar kötüydü hala. Kahvesini alıp salona geçti, koltuğa oturduğu anda Ezio hemen yanına gelerek ona sırnaşmaya başladı. Bir şeylerin ters gittiğini hissediyor ve hatta anlıyordu. Kostas'ın ağladığını ondan kendi de onunla ağlamıştı, zaten o anda sonra bir daha ağlamıştı.

"Hadi koş getir topunu da biraz oynayalım," diyerek Ezio'nun sırtını pışpışladı. Ezio'nun gözü parladı ve hemen topunu getirmek için koşturdu. Birkaç saniye içinde topunu getirip Kostas'ın üzerine attı ve ön patilerini yere vurup heyecanla topu atmasını bekledi. Kostas onun haline tebessüm edip topu boşluğa doğru fırlattı. Ezio hemen koşup getirdi. Bunu oldukça fazla bir şekilde devam ettirdiler. Başına saplanan ağrıyla olduğu yerde uzanıp "Hadi daha sonra devam ederiz," diyerek gözlerini kapatıp uyumaya çalıştı.

Uyuyamıyordu ancak. Duygusal bir çöküntü yaşadığından olsa gerek öyle karışık rüyalar görüyordu ki içinden çıkamıyordu. Yine öyle rüyalar görecek diye korkuyordu. O gün eve geldiğinde yorgunluktan koltuğun üzerinde uyuyakalmışken görmüştü o karışık rüyayı. Ağlayan bir bebek sesi, onu arayan kendisi, karanlık bir odaya hapsolmuş şekilde kapıyı arayıp durmuştu. Yavaştan dalmaya başlarken bir dakika sonra yine bir rüyanın içinde buldu kendini.

Bu sefer yine karanlık bir odaydı. Ağlayan bebek sesi yeniden duyuldu. Ağlama diyordu Kostas artık ağlama... Panikle çevresinde dönerken sonun beyaz bir kapı gördü ve hemen o taraf koşturdu. Hızla kapıyı açtığında yüzüne ılık bir rüzgâr çarptı. Güneş gözlerini aldı, eliyle yüzüne gölge yapıp kapının dışına çıktı. Kumun üzerinde yürüdüğünü fark edip gözleri de güneşe alıştığında etrafı daha net seçebildi. Kimse yoktu ortalıkta, işin garip yani ağlayan bebek sesi de gelmiyordu. Deniz, kum, güneş tatilde miydi? Yavaştan bir kahkaha sesi duymaya başladı. Ne taraftan geldiğini anlamaya çalıştı ve etrafında dönemeye başladı. Sol kulağına daha iyi geliyordu sesler, bu sebeple o tarafa ilerledi. Adımlarını hızlandırdı. Çıktığı kapı kaybolduğundan ilerideki Sezgi'yi anca fark edebildi.

"Sezgi," diye bağırdı.

Sezgi ona doğru döndü. Uzun düz saçları rüzgarla savruldu, üzerindeki mavi çiçekli uzun elbisesi uçuştu. O güzel gamzelerini göstererek ona el salladı. Birden soğuk olan kalbi ısındı. Meraklı adımlarla onun yanına geldi.

DELİ MAVİ (Treló Ble)Dove le storie prendono vita. Scoprilo ora