15

9.7K 622 115
                                    

Ediz '

Önüme koyduğu yeni cep telefonumla rutin gibi görünen hayatımda aslında yepyeni bir sayfayı zorla açtığını idrak etmem uzun sürmemişti.

Bir tek kendi numarasının ve Mahmut'un numarasının kayıtlı olduğu telefon.

Beni okula bıraktıktan sonra harfiyen dediklerine uymuş ve tüm arkadaşlarıma aynı bahaneleri sıralayıp bir süre onlarla hiç bir aktiviteye katılamayacağımı açıkca belirtmiştim.

Çok kalabalık bir arkadaş ortamım vardı, bazısı surat asarken bazısı anlayışla karşılamıştı. Önce ciddi olduğuma inanmak istemeseler de normalde de çok sosyal bir hayatım olmadığı için kolayca kabullenip sormayı bırakmışlardı. Ben de oyunun okul ve okul arkadaşları kısmını atlattığım için rahat bir nefes almıştım.

Sıra cafedeydi. Asıl zor aşama burasıydı çünkü burada  cidden çok sevdiğim insanlar vardı . Aşağı yukarı hepsi benimle aynı yaşlarda ve yine hepsi üniversite öğrencisiydi.

Altı kişi ile de işini rahatça döndürebilecek cafeye sekiz kişi işe almıştım . İlk altı kişiyi işe aldıktan sonra   iş görüşmesini bitirmeye karar verdiğim an da aniden karşıma  çıkan Fırat ve Zeynep'in bir hikayesi vardı ve   beni çok etkilemişti, böylece  fazladan iki  çalışan daha göz çıkarmaz deyip onları da işe almıştım.

Zaten maaş ödeyecek bolca param vardı neden almayacaktım?

Çoğu zaman okuldakinden daha fazla vaktimi burada onlarla sohbet edip gülerek geçirirdim. Hatta buranın sahibi olduğumu unutur ve onlarla birlikte iş peşinde ortalıkta koştururdum.

Zengin hayatıma yabancı ve bu basit hayata çokca aşinaydım.
Sebepsizce.
Bu hoşuma gidiyordu.

Cafeye girip, loş havasını solurken, hafifçe çalan  müziğin sesi kulaklarıma doluştuğun da yüzüme yansıyan sıcak gülüşü durduramadım. Kokusunu bile özlemiştim buranın.

Bir gün Kurt denen o  odunsu varlıktan  kurtulup normal hayatıma geri dönecektim. Birine aşık olup çocuk sahibi olacaktım ve ona ilk vereceğim öğüt bile hazır olacaktı.

'özgürlük çok kıymetli bir şey'

Evet ona böyle söyleyecektim.

Etrafıma bakındım.

İçerisi neredeyse boştu. Genelde bu saatte iki üç masa olurdu ve şimdi de öyleydi.

İçeri yürüyüp bar kısmına yaklaşınca gördüğüm kişi ile iyiden iyiye keyiflendim.

Kitapları ve çantayı yüksek bar deskinin ardına bırakıp arkası dönük halde iş yapan Fırat'a yaklaştım.

"Pardon ama bu ne biçim kahve?"

"Ediz?"

Anında  sesimi tanıyarak arkasına dönen şaşkın Fırat 'a gülerek baktım.

Özlemiştim. 

Üstüme atılıp benden biraz uzun bedeni ile sıkıca sarılınca ben de ona aynı karşılığı verdim.

"Ya oğlum nerdesin sen? Öldük meraktan"

Geri çekilip iyice süzdü beni.

"Buradayım işte"

Dedim gülümseyerek.

Tüm yaşadıklarıma rağmen şu an burada çok mutluydum.
Öyle ki neredeyse buna izin verdiği için  Kurt'a teşekkür edecektim.

Anlaşma {Mpreg}  Where stories live. Discover now