"Sınırlardan nefret ediyorum."

568 52 206
                                    

Adrien konser alanını temizlerken elindeki kutuyu kenara koydu ve kararan gökyüzünü seyretti. Alya kardeşleriyle ilgilenmesi gerektiği için gitmişti, Nino da ona katılmıştı. Marinette ise Adrien onu düştüğü yerden kaldırırken sadece "Gitmem gerek!" diye koşarak ayrılmıştı. Öbür arkadaşları ise geminin diğer tarafındaydı. Adrien düşüncelerle boğuşurken esen soğuk rüzgarın ıslak yanağına dokunmasıyla gözünden akan yaşları fark etti. Eliyle yanağını sildi ve tam o sırada arkasından bir ses işitti.

"Çocukluğumdan beri binlerce kez izledim ama hâlâ bu gece manzarasından sıkılmam. Geminin güvertesinde durup izlerken bu manzara bana hep güzel gelmiştir."

Adrien gözyaşlarını saklamak için hızlıca yüzünü kuruladı ve Luka'ya döndü.

"Ne?"

"Senin kafan da karışık gibi yeni çocuk."

Sarışın genç bu konu hakkında konuşmak istemiyordu. Özellikle de yeni tanıştığı bu çocukla. Bu mavi saçlı genç onu... tuhaf hissettiriyordu. Bakışlarını tekrar geceye çevirirken sordu.

"Başka kiminki karışık ki?"

"Marinette'in."

Onun ağzından kızın adının çıkması sarışını sinir etti. Nedenini kendisi de bilmiyordu ama sanki mavi saçlı olanın ikisi birlikteyken ondan bahsetmesi hakaret gibi bir şeydi. "Ne oluyor bana, Marinette arkadaşım. Hem Luka da sadece yardım etmeyi seven biri. Bütün gün diğerlerine tavsiyeler verip durdu."

"B-benim, benim kafam karışık falan değil! Ben her şeyi net bir şekilde görüyorum!"

Mavi saçlı onun aksine sakince bir yere oturdu ve kenarda duran gitarını eline aldı.

"Peki nedir bu 'her şey'?"

Genç adamın içindeki tuhaf hisler giderek arttığı için sorusunu yanıtsız bırakarak cebinden telefonunu aldı ve saate baktı. Saatin dokuza yaklaştığını zaten biliyordu, sadece elinde gitar tutan çocuğun ona baktığını hissediyordu ve dikkatini başka bir şeye vermek istemişti.

"B-benim gitmem lazım, babama geç kalmayacağımı söyledim."

"Meşhur Gabriel Agreste'e yani öyle mi?"

Genç şaşkın bakışlarını diğerine çevirmekten alıkoyamazken mavi saçlı gülümsedi.

"Niye bu kadar şaşırdın, bütün Paris Agreste'lerin kim olduğunu bilir."

Hafifçe gitarın tellerine dokundu ve doğrudan sarışının gözlerinin içine baktı.

"Hem bence eve böyle gitme, yüzünün hâlinden yolda başına büyük bir felaket geldiğini düşünüp seni soru yağmuruna tutacaklardır."

"Benim öncesinde biraz yürümem lazım zaten."

Mavi saçlı genç biraz daha gitarını çaldı.

"Öyleyse sadece geceye odaklanıp düşünmemeni öneririm."

"Sen de... b-benimle gelebilirsin?"

Sorusuna yine kendisi şaşıran sarışın huzursuzca kıpırdandı. Mavi saçlı onun bu hâline gülümsedi.

"Neden geleyim?"

"İstediğin için?"

"Ya istemiyorsam?"

"Gelme o zaman!"

Adrien'ın sesi sandığından da yüksek çıkmıştı. Luka sesli bir kahkaha attı ve gitarını kenara bırakıp ayağa kalktı.

"Gel hadi hırçın çocuk."

Luka onu elini tutup gemiden uzaklaştırırken Adrien şaşkınca onu takip etmekle yetindi.

...

"Tavsiyemi dinlemen çok güzel ama biraz da benimle konuşsan olmaz mı?"

"Ne?"

"Geceye fazla odaklanmış gibisin."

"Kafam karışık sadece."

Mavi saçlı gülümseyince sarışın olan yine sinirlendi.

"Niye gülüp duruyorsun?!"

"Neden inkar ettin peki?"

"Neyi?"

"Her şeyi görebildiğini söylemiştin ya."

Genç adam gözlerini kaçırdı. Ona "Sen beni tedirgin ediyorsun çünkü." diyemezdi ya. Mızmızlığını üstünden atmadan mırıldandı.

"Sen beni tedirgin ediyorsun çünkü."

Ve sonra da ağzından çıkan şey yüzünden kızardı. Mavi saçlı genç tekrar güldü.

"Garip birisin ama seni sevdim yeni çocuk. Sanırım birilerinin hislerini anlaması seni tedirgin ediyor ha? Bütün ömrünü saklayarak geçirmiş gibisin."

Sarışın olan dolan gözlerini saklamak için başka yöne çevirdi.

"Hislerimi anlaman beni tedirgin etmiyor."

"Öyle mi?"

"Öyle! Beni tedirgin ediyorsun çünkü asıl sen garip birisin."

Mavi saçlı omuz silkti.

"Beni mutlu eden şeylerle ilgilenen biriyim sadece."

"Seni mutlu eden insanları köşeye sıkıştırmak mı?"

"Köşeye sıkışmış mı hissediyorsun?"

"Hayır ya! Niye bu kadar... garip sorular soruyorsun?"

"Benden rahatsız oluyorsan neden davet ettin?"

Sarışının yanakları kızarırken ne diyeceğini bilemeyerek şaşkınca mavi gözlere baktı. Genç adam tekrar gülümserken mavi gözleri çok sıcak bakıyordu, ondan kaçmaması için Adrien'ın elini sıkıca kavradı ve yürümeye başladı.

"Gel hadi Bay Agreste. Seni ikimizin de susabileceği bir yere götüreyim. Rahatsız olmazsın böylece."

...

İkisi de sessizce oturmuş önlerindeki karanlık suya bakarken sarışının gözleri istemsizce maviye kaydı. Mavi saçlı bakışlarını hissetmesine rağmen sessiz kaldı. Zaten sarışın olan da bir süre sonra gözlerini tekrar suya çevirdi.

"Herkesin mükemmel gözüyle baktığı bir hayatın oldu mu hiç?"

"Herkesin bakabileceği bir hayatım olmadı."

"İnsanlar seni mükemmel görünce sorunların olduğunu anlamıyorlar. Sanki... sanki sorunlar yaşamak mükemmelliyete yakışmıyormuş gibi ve ben de hep mükemmel olmalıyım..."

Onun sinirli hâllerini düşünen genç bir şey söylemeden yanında oturdu.

"Ünlü tasarımcı Gabriel Agreste'in tek ve en mükemmel oğlu olmak... böyle bir hayatı kim istemez ki?"

Mavi saçlı bakışlarını sudan ayırmadan konuştu.

"Sen istemiyorsun, bizzat onun tek ve mükemmel oğlu olarak."

Adrien başta şaşırsa da karşı çıkmadı. Gözleriyle suyu izlerken mırıldandı.

"Sınırlardan nefret ediyorum."

Bir anda Adrien öfkeli olmaktan çok korku dolu olduğunu hissetti. Öylece suya bakarken kafasında bazı şeyler netleşmişti. Gerçekten de her şeyi olamasa da bazı şeyleri görmüştü ve onu sinirlendiren bu olmuştu. Emin bir şekilde ayağa kalktı.

"Ve o sınırları kendi içimde yaratmayacağım."

Arkasını dönüp kendini sırtüstü suya bırakırken bir anlık Luka'nın endişeli sesini işitti.

"Adrien!"

Ve ardından kulaklarını yalnızca suyun sesi doldurdu.

Fools | LukadrienWhere stories live. Discover now