Hikâyem ne zaman başladı bilmiyorum fakat şu anki seyrettiği yol bütün çakıltaşlarına rağmen yirmi küsür yıllık yaşamımın en nadide anlarına tekâbül ediyor.Sevilmek ne müthiş duygu. Nasıl da kalbim coşuyor bir çağlayan gibi. Gençliğimin en deli dolu zamanlarında olmalıyım. Ne kadar ömrüm kaldı, malûmum değil; şu lahzaya değen eller beni yeterince mutlu etti. Şimdi gözlerimi usulca kapamalıyım.
"Menekşe," dedi fısıltıyla Ömer Muaz'ın güzel sesi. Yan dönüp başımı boynuna yasladım. Boynum tutulmuştu galiba. Mırıldandım. "Efendim Ömer Muaz?"
Saçlarımı kulağımın arkasına iliştirdiğinde huylandım. "Burada mı uyuyalım?" dedi. İtiraz ettim mırıl mırıl. "Kalkacak hâlim yok, uyu lütfen. Bak uyuyorum ben."
"Gücümü kuvvetimi güzel gelinciğimi taşımak için kullanmayacaksam..."
Elimi yanağına koydum üstünkörü. Sevdim hafifçe. Parmak uçlarımdan öpüp bıraktı.
"Gel gelincik," dedi Muaz ama uykunun tatlı ağırlığından sıyrılamadım.
O kadar yorulmuşuz ki sabaha kadar deliksiz uyudum. Sabah namazının ardından Muaz'la kahvaltı yaptık. Mahmur mahmur kahvaltı sofrasını hazırladım. Gidecekti Muaz.
Muaz'ın biten çayını ve kendi çayımı doldurmak için ayaklandım. Bir yandan dolaptan Hacer teyzenin yaptığı güzel ketelerden bir tane çıkarttım. Fırında ısınmasını bekliyordum. Gözlerimi ovdum, esnedim. El beziyle tabağa koyduktan sonra sofraya oturdum. Tam başka bir şey daha almak için ayaklanacaktım ki Muaz belimden tutup gitmeme engel oldu. "Bunlarla doyarım, daha bir şey getirme. Yüzünü göreyim yeter Meneviş."
"Ama gün boyu çalışacaksın," dedim kırılgan bir sesle. "Hep yaptığım şey ama," dedi o da kaşlarını kaldırıp. "Ama seni hep göremem."
Ona yaklaştığımda kollarını belime sardı. Saçlarından öptüm. "Canım Muaz'ım benim." Onu çok sıkmış olmalıyım ki başını çekti. Gülüyordu ama. Kolumdan tutup oturttu sandalyeye. Tabağımı doldurmaya başladı. Sıcak ketenin yarısını da tabağımın kenarına koydu. "Haydi ye bakalım."
Afiyetle ama durgunca yaptığımız kahvaltının ardından dualarla Muaz'ı uğurladım. Kapının kenarında epey oyalandık. "Allah'a emanet ol," dedim sivil kıyafetiyle karşımdayken. Yüzümü avuçları arasına alıp yanaklarımdan teker teker öptü. Doyamaz gibi. "Sen de Meneviş. Akşama istediğin bir şey var mı?" deyince burukça gülümsedim. "Sadece sen," deyince belki gülümsetmek istedi beni ve "İyi düşün," dedi gülerek. "Evlenmeden önce bu kadar da gözü tok bir kadın olmanı beklemiyordum." Güldüm. "Hakkımı senden yana kullanıyorum."
"E ben zaten hep seninim. Hep sana gelirim."
"Of Ömer Muaz," dedim sitemle karışık fakat mütebessim. "Bir şey istemiyorum. Sağ salim gel yeter."
"İyi peki," dedi. "Gel bir sarılayım sana, gün boyu aklımda kalmasın."
Göğsüne yaslanır yaslanmaz sıkıca sarıldı bana. "Allah'ım," dedi. "Kalbimin Menekşe'yi sevmesine engel olamıyorum."

ŞİMDİ OKUDUĞUN
Meneviş
Kısa HikayeKasabaya tanıdık bir yabancı geldi, bir menekşeyi hoyrat rüzgârıyla yeşerdiği kayalıktan söküp yolunun üzerine düşürdü. İlk yayım 11Haziran2021 Bitiş 20Mart2022 /Zamanın ötesine bir yolculuk, bir kasaba, mahzun bir menekşeyi peşine düşüren bir adam...