on üç

2.8K 238 134
                                    

ben kötü bir insan olduğum için yine çok geç bölüm attım ama siz lütfennnnnn bol bol yorum yapın :(

Küçükken dünyanın en paylaşımcı insanıydım.

Anasınıfına gittiğim zamanları hatırlıyorum. Kendinden sadece iki yaş büyük bir ablayla büyüyen küçük bir kız olarak şımarık büyütülmemiştim. Sorun çıkarmaz, oyunlarda mızıkçılık yapmamak için fedakarlık ederdim. İlgi odağı olmayı umursamaz, istediğimin olmasının zevkini tatmadığım için mızıkçılık çıkartmazdım.

Şu anın aksine.

Altı yaşındaki Jennie ve on yedi yaşındaki Jennie'nin arasındaki on yıllık fark sadece bir günde oluştu.

Kreşte aptal bir Barbie bebekle oynuyordum. Tek başıma, Barbie bebek evinin tüm nimetlerinden yararlanırken aptalın teki koştururken bebek evinin üstüne düşmüştü.

O an, evimden getirdiğim bebek evinin kırılması umrumda değildi. Sadece üzerime düşen çocuk biraz tombul olduğundan bacağım incinmiş, bu yüzden ağlamaya başlamıştım.

Öğretmenim bunu yanlış anladı. Birden tüm sınıf yanıma toplanırken kız arkadaşlarım bebek evine hüzünle bakıyor, beni teselli ediyorlardı. Herkes oyuncağım kırıldığı için ağladığımı sanıyor beni sakinleştirmeye çalışıyordu.

Öğretmenim bu kadar ağladığım için bana bir çaresini bulacağını söylemişti. O an neler olduğunu anlamasam da öğretmenimin oyuncağımı kıran çocuğun ailesiyle konuşması ve bana daha güzel bir bebek evi alınması gözümü açmıştı.

Eğer bir şey hakkında sorun olmadığını söyleyip devam edersen, oyuncağın için üzüldüm Jennie lafından başkasını duymuyordun. Eğer ağlayıp tepki gösterirsen ve olayı büyütürsen daha güzel bir bebek evin oluyordu.

Hiçbir şeyi boşvermemen gerekiyordu.

Eğer boşverirsem ve bir şeyin kendi kendine bana gelmesini beklersem, tepkimi göstermezsem elim bomboş bir şekilde ortada kalacağımı biliyordum. Şu an, karşımdaki suratı yakından incelerken ilk başta boşverseydim ne olurdu diye düşünmeden elimdeki fırsatı değerlendirmek istiyordum.

Eğer Kim Taehyung'un biçimli dudaklarını öpmek istiyorsam düşünmemeli, öpmeliydim. Kaybedecek bir şeyim yoktu.

Ortam gergindi. Ortam o kadar gergindi ki şu an tam dibimdeki çocuğun yüzüne bakarken içtiğim tüm içkilere rağmen kalp atış sesimi duyuyordum.

Yemin ederim ki kafasında dolaşıp duruyordum. Eğer o an orada, onun yüzünün dibinde durmasam ve nefes alış veriş ritimlerinde değişiklik olmasa buna inanmazdım. Gözlerindeki soru işaretleri ve gerginliği görüyordum.

Kötü bir gerginlik değildi, istediğim türden bir gerginlikti.

Bir şey söylemedi. Ne beni öpmeye, ne itmeye ne de bana kızmaya çalıştı. Düşünceli görünüyordu. Şu an o güzel kafasının içinden ne geçtiğini delicesine merak etsem de bir şey sormuyordum.

Yapmam gerekeni yaptım. En azından benim için yapmam gerekeni.

Aramızdaki bir santimetreyi sıfıra indirirken dudaklarımı Taehyung'un dudakları üzerine yumuşakça kapatmıştım.

Nedendir bilmem, beni itmedi.

Sadece minik ve sakin öpücüğüme dudaklarını aralayarak izin verdi.

Garipti.

Garipti çünkü bu öpücük ne ilk geceki, ne de benim odamdaki gibi hararetliydi. Sanki aptal bir gençlik filminde, yıllardır tanıdığım arkadaşımın sonunda benim için doğru kişi olduğunu anlamış, odamdayken birden öpüşmeye başlamışım gibi yumuşak ve sıcak bir öpücüktü.

rare || taennie.Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin