Gidiyor musun?

20 10 0
                                    

"Çünkü acı,gidenin değil kalanın hikayesidir ve hikayeyi hep kalan bitirir..."

     Sabah kalktım.Her şey çok soluktu...Ruhum çekilmiş gibiydi.Hiçbir şey yapacak gücüm bile yoktu.Saatlerce yatağımın üzerine oturmuş şekilde duvara baktım.Kitaplığımdaki kitaplar rengarenk dizilmiş Öylece duruyordu.Keşke bu hayattan sıyrılıp bir kitabın içinde yaşasam...Keşke orada bir karakter olsaydım...

     Odam darmadağındı.Dün sinirle etrafı fazla dağıtmıştım.Kendimi zorladım ve yatağımın üzerinden kalktım.Yerde bir sürü kağıt,bir sürü fotoğraf,bir sürü Mine ile anılarımız olan eşyalar vardı...Yere diz çöktüm.Mine ile doğum gününde çekindiğimiz fotoğraf çarptı gözüme.Elime aldım ve biraz baktım...Hazal,Mine ve ben...Ne kadar da mutluyduk...Gözlerimizin içi gülüyordu.Şimdi ise onca anıdan geriye sadece fotoğraflar ve eşyalar mı kalmıştı?
     Peki Ya o gece yaşananlar,o gece hissedilen duygular neredeydi...Nereye gitmişti?Sessizce ağlamaya başladım.Artık ağlamak da rahatlatmıyordu,bağırıp çağırmak da...Mine'yi doğum gününden beri hiç görmemiştim.Görsem ne değişecekti.O benim tanıdığım Mine değildi.Sadece onunla aynı isimde,aynı görünüşte olan biriydi ama kesinlikle Mine değildi. Mine olsa koşarak yanıma gelirdi. "Yıldız ışığım."der kocaman öpücük kondururdu yanağıma.Sımsıkı sarılırdı.Her zaman ne hissettiğimi hissederdi.Hep arkamda dururdu...

     Aklımda Mine'nin "ben hep yanındayım yıldız ışığım."dediğini hatırladım.Neredeydi şimdi?...Yoktu...O da beni yalnız bırakmıştı.Tek başıma kalmıştım.

     Biraz daha gezindi elim fotoğraflarda... Dağ evi... Piknik yaparken bir fotoğraf çekinmiştik.O ana keşke geri dönebilsem.Keşke sadece o anda yaşayabilsem ...Bir damla gözyaşım damladı fotoğraf'a.Süzüldü sakince fotoğrafın üzerinden.Biraz daha bakındım.Ters dönmüş bir fotoğraf vardı.Çevirip baktığımda gördüm ki bu fotoğraf Mine ile ilk okul günümüze aitti.Sıkı sıkı sarılıp gülümsemiştik...O kadar küçüktük ki okul kıyafeti üstümüze büyük geliyordu...

     Ah Mine'mm keşke yine olsan yanımda.Keşke yine beni sinir etmeye çalışsan.Keşke tekrardan o güzel gülümsemen ile bana gülsen.Keşke yine benimle sahilde denizin dalgalarını izlesen.Keşke...

     Ayağa kalktım ve yerden fotoğrafları toplamaya başladım.Tek tek hepsini inceleyip öyle koydum yerine...Daha sonra Mine ile okuduğum kitapları aldım yerden.Mine ile aynı kitabı okumuş farklı kalemlerle farklı sözler işaretlemiştik.Sayfaları sevdim elimle...Ah mine'm o narin ellerinle dokunmuştursun bu sayfalara.O güzel gözlerin ile bakmışsındır bu sayfalara...Gözüme bir söz çarptı.Mine daha önce bu sözü okumuştu bana...
"𝓚𝓪𝓿𝓾ş𝓪𝓶𝓪𝔂𝓪𝓬𝓪ğı𝓷ı 𝓫𝓲𝓵𝓭𝓲ğ𝓲𝓷 𝓫𝓲𝓻𝓲𝓷𝓲  ö𝔃𝓵𝓮𝓶𝓮𝓴 𝓪ğ𝓻ı𝓷𝓪 𝓰𝓲𝓭𝓲𝔂𝓸𝓻 𝓪𝓶𝓪 𝓫𝓪ş𝓴𝓪 𝓫𝓲𝓻𝓲𝓷𝓲 𝓭𝓮 𝓼𝓮𝓿𝓶𝓮𝓴 𝓲𝓼𝓽𝓮𝓶𝓲𝔂𝓸𝓻𝓼𝓾𝓷 "
Sözü okurken Mine'nin sesi yankılandı zihnimde.Kitaba sıkı sıkı sarıldım...Dakikalarca oturdum kitaba baktım...Kitabı yerine koydum ve elimle yerdeki kıyafetleri toplayıp dolaba atıyordum ki elime Mine'nin benden çok kullandığı o fularım geldi.Mine fular takmayı çok severdi.Kendime alır gibi yapardım ama hep ona kullandırırdım.Kokusunu içime çektim.Mine'nin o güzel kokusu hala duruyordu...

     Elime aldığım her anısı olan eşyayı gördükçe içim daha çok acıyordu.Sanki biri kalbime bıçak saplıyordu.Hemen odamdan çıktım.Annem babamı işe göndermiş ama kendisi işe gitmemişti.
"Anne neden işe gitmedin?"dedim.
"Seni görüp öyle gitmek istedim."dedi
"Cesur?"dedim.
"Cesur'a baktım ben,gel hadi kahvaltı yap ne olursun."dedi.
Adımlarım beni ne kadar geriye itse de masaya gittim.Tabağım bana ben tabağa bakıyordum dakikalardır.
"Duru lütfen bir lokma ye."dedi annem.
"Anne canım is-"
"Duru yemek zorundasın.Böyle yaparsan her şey daha kötü olacak."dedi. Ve zorla da olsa birkaç lokma yemek yedim.Daha sonra annem alnımdan öptü ve sıkıca sarıldı.
"Her şey düzelecek meleğim."diye fısıldadı kulağıma ve gitti.

     Odama telefonumu almaya çıktım.Toprak defalarca aramıştı.En sonunda ise mesaj atmıştı.
"Sahilde seni bekliyor olacağım."yazıyordu mesajda.Dışarı çıkmam gerekiyordu.Oysa ben odamda oturup bütün günümü yatağımda geçirecektim.Evden çıktım ve sahile doğru yürümeye başladım.Bulutlar bembeyazdı.Yolda giderken içimde gereksiz bir heyecan vardı.
Kuşların cıvıl cıvıl sesi benim bu sonbahardaymış gibi dökülen yapraklarıma karşı "daha yazın en güzel zamanındayız"diyordu...Güneş tepede öyle güzelce parlıyordu ki.Toprak'ın yanına gitme bahanesi ile hava almak iyi hissettirmişti.

     Sahile varmıştım.Toprak Öylece oturmuş beni bekliyordu.Biraz onu izledim...Sonra yanına gittim.
"Ben geldim."dedim.
"Hoşgeldin duru."
"Ee ne için çağırdın beni anlat bakalım."
Ne kadar mutsuz olsamda mutluymuşum gibi davranıyordum.Toprak durgundu...
"Sen iyi misin?"dedim.
"Özür dilerim duru."dedi.
"Ne için?"
Duraksadı.Ellerini öyle çok sıkmıştı ki...Bir şeyler söylemeye çalışıyor ama söyleyemiyordu.
"Duru ben gidiyorum..."
"Nereye?"
"Yurtdışından burs kazandım.Oraya gidiyorum."
"Ama-"dedim.Yolda gelirkenki o minicik mutluluğum da yok olmuştu.
"Ama sen hiç böyle bir şey söylemedin."dedim.
"İnan çok söylemek istedim ama söyleyemedim."dedi.
"Lütfen anla beni duru...gitmem gerek."dedi.O an anladım ki bir cümle ile bir insan öldürülebilirmiş...
"Bir insana dengesini kaybettirip ardından çekip gidemezsin toprak!"
"Özür dilerim duru,çok özür dilerim."
"Toprak!özür dilemek birine yanlışlıkla bir şey yaptığınızda söylenen bir sözdür,derin yaralar açtığında değil!"
"Hoşçakal."dedi...
Bir hoşçakal'a sığdırdı beni,yere göğe sığdıramadığım...
O kadar cümle kurmama rağmen hiçbir şey İçimdeki acıyı kelimelere dökmeme yetmiyordu...
"Bir şey demeyecek misin?"dedi.Sanki bir mısra daha söylesek her şey bir anda düzelecekti.
Ne söyleyebilirdim ki.Ne dememi bekliyordu.
"Sen bu kadar gitmek isterken istesem bile tutamam seni.Umarım gittiğin yerde beni aratmazlar sana..."dedim ve devam ettim.
Gözleri dolmuştu.
"Keşke-"dedim.
Döndü ve cümlemi tamamlamamı bekledi.
"Keşke beni sever gibi yapmasaydın."dedim.
"Duru-"
"Tek kelime etme toprak...ama şunu unutma bugün hayatımdan çıkıyorsan,bir daha asla giremezsin!"Dedim ve oradan zorla da olsa ayrılmaya çalıştım.

     Yürüyecek gücüm bile kalmamıştı. Heyecanla koşa koşa gittiğim yolu nasıl canım acıya acıya dönüyordum ama...Hayat böyleydi işte biri hayatına girer sana sevmeyi öğretir sonra da bir anda o sevgiyi alıp giderdi...Eve gitmeye çalışıyordum ama gözümdeki yaşlar önümü görmeme bile engel oluyordu.Artık bu şehire ait değilmişim gibi hissediyordum...

     Acaba sonumuz böyle olmasa ne olurdu?Bir anda bir hiç uğruna mahvolmuş gibiydik.Toprak çok güzel rol oynamıştı... Seviyor "gibi"rolünü güzel oynamıştı...Eve doğru yaklaşmıştım.Yolda mine'yi gördüm...Minemm...O güzel turuncu saçlarıyla gidiyordu...Öylece gidiyordu.Gözgöze geldik bi umut tanır diye bekledim.Tanımadı.
Öylece önümden yürüyüp gitti...Nefes alamadım.Canım öyle çok yanmıştı ki...Yolda bir banka oturdum saatlerce ağladım,sanki ağlayınca her şey düzelecekti ya? Bütün anılar bir anda film şeridi gibi gözümün önünden geçti.Mine gitmişti...
Sevdiklerim teker teker elimden kayıp gitmişti...

Kaybolan anılarWhere stories live. Discover now