milkshake ve yıldızlar

2.1K 269 191
                                    

"Çocuğa taktın yani?"

Soobin arkadaşının tepsisinden bir patates daha çalmaya yeltenirken Beomgyu kaşlarını çatıp Soobin'in eline vurmuş ve Soobin alamadığı patatese hüzünle bakıp dudaklarını büzmüştü. "Takmadım."
"Çocuğun mesaj kutusuna musallat olan da bendim zaten güzel kardeşim." Taehyun da aradan konuya daldığında Soobin bir umut diyerek elini bu sefer Taehyun'un tepsisine uzatmış ancak daha ulaşamadan Taehyun'la göz göze gelmişlerdi.

"Aklından bile geçirme."
"Çok cimrisiniz be! Alt tarafı bir tanecik patates kızartması."
"Öğrenciyiz biz yalnız. Bir yudum su bile değerli."
"Onu bunu boş ver de çocuğa neden taktın onu söyle."

Bıkkınlıkla gözlerini devirmişti. "Takmadım diyorum size. Sadece eğlenceli birine benziyor ve yalnız olması tuhafıma gitti. Arkadaş edinmeyi sevdiğimi de biliyorsunuz o yüzden arkadaş olmak istedim ama-"
"Ama engellendin?"

Beomgyu önündeki patateslerden birini sosa batırıp Soobin'in ağzına sokarken, Soobin başını reddeder biçimde iki yana sallamış ve patatesini keyifle yedikten sonra konuşmaya devam etmişti. "Engellenmedim de engellensem daha az koyardı. Görüldü yedim..."

"Niye istemiyormuş ki arkadaş olmayı?"
"Sahi, kötü birine de benzemiyorsun." Taehyun'un sözüyle gözleri parıl parıl olurken, Taehyun yalandan kusacak gibi yapmış ve gözlerini devirmişti. "İltifat değildi."
"Beomgyu! Gördün mü bana iltifat etti?"
"Gördüm!"
"İltifat değildi diyorum size!"

**

Soobin sonunda kendi için yemek almaya karar verdiğinde, Beomgyu ve Taehyun ikilisi aceleleri olduğu için gitmek zorunda kalmış ve Soobin orada bir başına kalmıştı. Tek başına olduğu için gergin hissediyordu çünkü kendi başına yaptığı tek şey tuvalete gitmekti. Onun dışında hep Beomgyu ve Taehyun'la gezer, onlarla alışverişe çıkar ve yine onlarla birlikte yemek yerdi.

Belki diğer şeyleri tek başına yapmayı deneyebilirdi ancak yemek yemek...onun için başarması en imkansız olan şeydi. Gerginlikle terleyen ellerini kaçıncıya olduğunu bilmediği defa pantolonuna silmiş ve kaçmak için çok mu geç diye düşünmeye başlamıştı. Ailesi evde yoktu ve anahtarı da yoktu yani onlar dönene dek yine bir yerlerde durmak zorundaydı. Üstelik hava buz gibi soğuktu ve kelimenin tam anlamıyla açlıktan ölmek üzereydi.

Tek çaresi alışveriş merkezinin içinde kalmak ve yemek yemekti. Midesi de ona katılıyor gibi guruldarken, ağlar gibi bir ses çıkarmış ve başını masaya yaslamıştı. "Bittim ben." Kendi sesinin acınasılığına kendi üzülmüştü. Başını masadan kaldırdığında, bu sefer de yüzünü sol eline yaslamış ve öylece önündeki yemek yerinin asılı olan menüsünde göz gezdirmeye başlamıştı.

'Bir yemeği almak bu kadar zor olmamalı' diye geçirmişti içinden. Bunu yüzüncü söyleyişiydi. Her seferinde kendine bunu söyleyip ayaklanmış ancak anında gerisin geri oturmuştu. Öyle pes etmişti ki şimdi yerinden bile kalkmaya gerek duymamıştı.

Öylece oturup yemekleri izlemeye koyulmuşken -buna ne kadar zaman harcadığını bilmiyordu ama oldukça fazla olduğunu tahmin edebiliyordu- bir anlığına uykuya dalmış ve masaya konan tepsinin yaydığı sesle aniden uyanmıştı.

Bir tepsiye bir içindekilere bakmaya başladığında, sulanan ağzını silerken tepsiyi tutan eli fark etmiş ve kafasını kaldırıp önünde duran kişiye bakmayı sonunda akıl edebilmişti. "Yeonjun?"
"Biraz daha yemekleri izleseydin sana bizzat mutfağı getirecektim."

Yeonjun sakince sandalyeyi çekip önüne otururken, önündeki tepsiyi Soobin'in önüne uzatmış ve Soobin'in görmediği diğer tepsiyi yandaki sandalyenin üzerinden alıp masaya yerleştirmişti. "Hadi ye."
"N-ne?" hala uykulu olduğu için ne düzgün cümle kurabilmiş ne de olan biteni idrak edebilmişti.

caramel macchiato • yeonbinHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin