39.bölüm

9.6K 450 10
                                    

bölüm şarkısı =>
Cem Adrian ft Mark Eliyahu - Derinlerde

keyifli okumalar ♥

°
Zihnim uzun zaman sonra ilk defa bu kadar dolu ama ilk defa da bu kadar rahattı.
Bütün karmaşasından kurtulmuştu ama kurtulmasını sağlayan gerçekler ağır geliyordu.
Tan'ın yaşadıklarını aklımdan çıkaramıyordum.

Bir kez daha sıkıntılı bir soluk alarak bedenimi saran kollarına sığındım.
Sırtım göğsüne yaslı duruyordu. Kolları belimin iki yanına sarılmış elleri karnımın biraz aşağısında kasıklarımın başlangıcında duruyordu.
Koluna sarılma isteğime karşı çıkamadım ve kasıklarımın üzerinde duran bir elini ellerimin arasına alarak göğsümün hizasına çıkarıp sarıldım.
Şimdi daha fazla temas halindeydik.

Memnuniyetle gülümsedim.
Sadece kısa bir zaman sonra uzun zaman sonraki en rahat uykumu uyuyacağımı biliyordum.
Onun kollarının arasında, evimdeydim. Nasıl rahat olmazdım ki?

Dudaklarını omuzuma bastırdığını hissettim. Derin bir nefes alarak öptü orayı.
"Kokun ilk günkü gibi." İçli içli konuşarak tekrar bir soluk çekti tenimden.
Titrek bir nefes aldım. Bana böyle davranması kalbime iyi gelmiyordu.

"Artık gök yüzünü görmeme izin vermelisin."

Buruk bir tebessümle "Sen gittikten sonra izinin kaldığı her şeyi yok etmek istedim." Diye mırıldandım.

"Özür dilerim bebeğim." Bu kez boyun girintimi öptü. "Açtığım her yarayı teker teker sarmama izin ver."

"Bir kez daha aynı acıyı kaldıramam." Diye fısıldadım titrek bir sesle.
Eğer sesim çıkarsa ağlayacak gibiydim.

"Sana söz veriyorum, ruhum bedenimden ayrılmadığı sürece seninle olacağım."

Bedenimi ona çevirerek gözlerine baktım.
Sağ elimi kullanarak lenslerimi tek hareketle çıkardığımda gözümün mikrop kapıp kapmaması umurumda değildi.
Üzerime kuşandığım tüm maskelerden arındım, aramıza ördüğüm duvarları yıktım ve öyle baktım gözlerine.

Yıllarca çölde susuzlukla savaşmış ve uzun zaman sonra ilk suyunu içer gibi baktı gözlerime.
Öyle bir istek, öyle bir çaresizlik, öyle bir doyumsuzluk.

Kafasını yaklaştırarak dudaklarını önce sağ gözüme ardından sol gözüme dokundurarak öptü. "Boğulduğum deniz gözlerine, uçmayı öğrendiğim gök yüzü gözlerine aşığım." Dudaklarıma ıslak bir öpücük bıraktı. "Ama en çok sana aşığım."

Hislerimin kör düğüm olduğunu ve tam o anda çözüldüğünü hissettim.
Aşk nasıl bir duyguydu ki, bütün duyguları içine hapsedebiliyordu.
Nefreti, hüzünü, mutluluğu, hayal kırıklığını, hepsini içinde tutuyordu.

Ellerimi kirli sakallarının üzerinde gezindirirken "Sana aşığım." diye fısıldadım.
Çok aşığım, çok fazla diye geçirdim içimden.
Nasıl yaşanırdı ki bu aşk yüküyle.
Yarasız beresiz yürünmezdi bu yolda.

°

Gözlerimi son kez masada gezdirerek bir eksik olmadığı kanaatine vardım.
Şimdi hala uyuyan Tan'ı uyandırabilirdim.

"Acar, kahvaltı hazır." diyerek salonun çıkışına yöneldim. "Ben Tan'ı uyandırıyorum." Ben salondan çıkarken Acar uykulu gözleri ile mutfağa yönelmişti.
Sabaha kadar tesisteydi. Muhtemelen operasyon falan vardı.
Artık operasyon kelimesini kullanırken tüylerim diken diken oluyordu.
Ama tabii ki onun ölümüne bağlı olduğu mesleğinden ayrılmasını isteyemezdim.

Yanına ulaştığımda yüz kaslarının her zaman ki gibi gergin olduğunu görmek beni gülümsetti.
Uykusunda bile tetikteydi.
Usulca yanında ki boşluğa oturdum.
Ellerim saçlarında dolanırken "Tan." diye mırıldandım. Gözlerinin titrediğini gördüğümde uykusundan sıyrılmak üzere olduğunu anlamıştım. 

"Uyanmalısın." Gözleri bu kez titremeyi bırakarak aralandı ve gözlerimle buluştu.
İçimi kaplayan huzur hissi ile gülümsemem genişledi.

Tan yapılı kollarını iki yana açarak kucağını işaret etti. "Gelsene."

"Kahvaltı hazır, Acar bekliyor." dediğimde kolumdan tutup kucağına çekti.
"Biraz daha bekleyebilir. Önce seni biraz sevmem gerekiyor." Karnım karıncalandı bu sözleri ile. Gülümseyerek elimi sakallarında gezdirdim. "Öyle mi dersin?" Muzip ses tonum dudaklarının arsızca kıvrılmasına sebep oldu. "Dedim bile." Yüzünü iyice yanaştırdı yüzüme ve burnunu burnuma sürterek "Öp beni." diye fısıldadı.
Emrine itaat eden dudaklarımın son durağı dudakları olmuştu.

İstekle karşılık verdi öpüşüme. Öpüşmeyi başlatan ben olsam da anında hakimiyeti eline almıştı ve bu hoşuma gidiyordu.
Tecrübesiz olduğum bir konuydu ve onun hareketleri hoşuma gidiyordu.
Dudakları hareketini hızlandırdı ve dili ağzımın içine doğru yol aldı.
Kasıklarımda ki arsız sızı baş gösterdiğinde sonumuzun nereye gittiğini kavrayarak mantığımı devreye soktum.

"Durmalıyız." Homurdanarak geri çekildiğinde nefeslerimi düzene sokmaya çalıştım.
Bir süre bekledi ve uzandığı yerden hafifçe kalktı.
Hareketleri yavaşta olsa yapabiliyordu.
Yardım etmek istesem de kabul etmiyordu. Eğer yardım edersen iyileşemem deyip duruyordu.
Aslında bir bakıma haklıydı.
Bu yüzden sessizce onun kalkmasını bekledim.

Tamamen doğrulduğunda "Elimi yüzümü yıkayıp geliyorum." diyerek banyoya girdi.
Bende adımlarımı hareket ettirerek kahvaltı masasında olan Acar'ın yanına gittim.
Hemen karşısında ki sandalyeye otururken "Sabah şekerleri yenmiş." Dedi muzip sesi ile.
Söylediği şeyi anlamayarak kaşlarımı çattım. "Nasıl yani? Anlamadım?"

Bu kez alayla gülerek işaret parmaklarını birbirine sürttü. "Mercimek diyorum, fırın diyorum. Sahi ne zaman amcadayı oluyorum?" Bu kez söylediği şeyi anlamıştım da anlamaz olaydım.
Utancım sinirimi tetiklemiş ve ona önümde duran çay kaşığını fırlatıp "Terbiyesiz." diye homurdandım.

"Acar mercimeği fırına verip üzerine folyo yerine seni sarmamı istemiyorsan yemeğini zıkkımlan."

Tan her zaman ki gibi kurtarıcım rolüne girmişti fakat Acar pek umursuyor gibi değildi. Yüzünde ki muzip ifadeden ödüm vermeden "Gayrimeşru çocuk koymayın önüme de." diye söylendi.

"Önüne mal koyuyoruz sanki salağa bak." Tan hemen yanıma oturduğunda "Acar'ın başını bağlama zamanımız gelmiş galiba." Dedim. "Ben yarın kafeye gelen müşterileri bir gözden geçireyim."

Acar'ın yüzü anında ciddi bir ifadeye büründü. "Yok aman, almayayım ben."

"Yarın kafeye mi gidiyorsun?"

Kafamı olumlu anlamda sallayarak ağzımda ki lokmayı yuttum. "İstersen sende gel, değişiklik olur."

Tan dudak büzerek "Olur, gelirim." dediğinde bizimkilerin tepkisini şimdiden merak ediyordum.
Tan'ın bana yaşattıklarından sonra onu nasıl kabullenirlerdi bilmiyordum.
Ama tabii buradan gitmesinin asıl sebebini öğrendiklerinde düşüncelerinin değişeceğini biliyordum.

°

sizi seviyorum 🍇

BAYKUŞ (bölümleri kaldırılmamıştır.)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora