8

606 83 155
                                    

iyi okumalaar.♡

-

Yunho ile tartıştığımız günün üstünden yaklaşık bir hafta geçmişti. İlk iki gün sürekli garaja ve kaldığı eve gitmiştim. Ama beni inanılmaz bir inatla geri çevirdiği için vazgeçmiştim. Sonuçta benim için müthiş derecede önemli olan biri değildi ve daha fazla çaba gereksizdi.

Şu an ise, onun peşinden daha fazla koşmamamı sindiremeyen Yunho kapımın önüne gelip tahmini bir saattir aralıksız kornaya basıyordu. Kapıma geleceğinden emin olduğum için güvenliklere onu içeri almamalarını söylemiştim. Ama bahçe kapısının dışından kendini yırtacağını hesaba katmamıştım tabii.

"Mingi sana dışarı çık diyorum! Hava şu an kutuplardan daha soğuk, en azından insanlık adına beni içeri al! Senin yüzünden hasta olur da yarışlarla katılamazsam yemin ederim ki seni de hasta ederim!"

Bir saattir bu ettiği kaçıncı korkunç tehditti, gerçekten bir yerden sonra saymayı bırakmıştım.

"Evini yakarım! Bütün arabalarının parçalarını küllerin arasından toplarsın! Song Mingi sana dışarı çık diyorum!"

Yanımda oturan arkadaşlarım da onunla dalga geçiyorlardı.

"Git bak şu çocuğa. Birkaç dakika daha böyle bağırırsa ses telleri kulanılamaz hale gelecek."

Seonghwa'yı dinleyip ayağa kalktım. Ben kapıdan dışarı çıkarken bile kornaya basmaya devam ediyordu. Merdivenleri inip bahçe kapısına ilerledim. O da beni görüp arabadan inmişti. Ama güvenlikler yüzünden yanıma gelemiyordu.

"Seni polise şikayet etsem hakaret suçundan hapise atılırsın, biliyorsun değil mi?"

"Hepsini hak ediyorsun! Eksi altı derecelik soğukta beni bir saat beklettin burada!"

Bir yandan güvenliklerin kolları arasından kurtulmaya çalışırken, bir yandan da bana laf yetiştiriyordu. Üşüdüğü için de sinirliydi tabii.

"Beni beklemen gerekmiyor. Evine dönebilirsin."

"Telefonumu bulamıyorum!"

Elimi cebime atıp, evimden ayrıldığı gün unuttuğu telefonunu çıkardım. Sağ elimi havaya kaldırıp telefonu ona doğru salladım.

"Bunu arıyorsun sanırım Jeong Yunho?"

"İki günde Jeong Yunho diyecek kadar yabancı oldum ha?"

Telefonu tutan elimi indirirken kısa bir kahkaha attım. Ona olan tavrımı anlamış olacak ki güvenliklerden uzaklaşıp çırpınmayı bıraktı.

"Neredeyse bir ay birlikte vakit geçirip yine de arkadaş olamadık, bence iki günde yabancı olmak çok kolay."

Bahçe kapısına yaklaşıp güvenliklerden birine telefonu uzattım. Arkamı dönüp eve doğru birkaç adım atmışken sesini duyup durdum.

"Kaybettiğin hafızana sahip olduğumu çok çabuk unuttun ve buraya sana bir şeyler hatırlatmaya geldiğimi öğrenmedin bile..."

Biraz duraksayıp yürümeye devam ederken cevap verdim. 

"Açın kapıyı!"

Ben merdivenleri çıkarken içeri giren arabanın motor sesi duyulmaya başlamıştı. Arkamı hiç dönmeden içeri girip kapıyı aralık bıraktım. Ceketimi kapıya astıktan sonra salona geçtim.

"Yunho geliyor. Sakın yanında bilmemesi gereken bir şey söylemeyin."

Parmağımı aramızdaki en konuşkan ve sürekli ağzından bir şeyler kaçıran kişiye doğrulttum.

fall of king | yungiWhere stories live. Discover now