5.BÖLÜM

2.6K 158 203
                                    

İYİ OKUMALAR AŞK TANELERİM, OY VERİP YORUMLARDA BENİMLE BULUŞMAYI UNUTMAYIN LÜTFEN<3

Really Slow Motion - Deadwood

"Ne yani; böylesi korkunç bir dünyanın, bir de cehennemi var?"

- Umberto Eco -

5.BÖLÜM: KÜÇÜK OYUNLARIN BÜYÜK KRALİÇESİ

Öfkemden bir ileri iki geri yürürken Dinçer'in gelmesini bekliyordum, beni ektiği için ve üstüne Doğan ile yaşadığım mülakaşadan dolayı hıncımı ondan almaya karar vermiştim.

Önüme gelen saçları sinirle geri attım, öfkeden resmen burnumdan soluyordum. Ağzımdan çıkan sıcak nefes, havayla buluşunca bir sigara dumanı misali süzülüp her defasında yerini yenisi alıyordu.

"Beni özlediğini biliyorum ama gecenin bu sa-" Sözünü yumruğumu ağzına doğru geçirmemle kesip onu geriye doğru kıçının üzerine düşürdüm ve üzerine eğilip deri ceketinin yakalarından tuttum. "Birdaha beni ekme gibi bir gaflette bulunursan bu yumruğum diğerini aratmaz dişlerini dökerim." dedim.

"Lan, ne oluyor?! Sırf ektim diye içimden mi geçicen?" dedi, boğuk bir şekilde konuşarak. Eli hâlâ ağzında acıyla inliyordu.

"Evet, gerekirse durup dururken de geçerim."

"Tamam sakin ol şampiyon," dedi, üzerinden doğrulup sinirle olduğum yerde dört dönerken, Dinçer yerinden kalkıp hemen yanımızdaki banka oturdu.

Eliyle ağzını sıvazlarken yanına oturup kollarımı dizime koydum ve başımı öne eğip, şakaklarımı ovaladım. Sinirlerim son derece tepemdeydi. Doğan'ı bıçaklamak yeterli gelmemişti bana, onun canını hiç olmadığı kadar yakmak ve karşısına geçerek canının nasıl yandığını izlemek istiyordum.

"Neyin var senin? Bana sinirinden değil senin bu halin?" dediğin de kafamı kaldırıp ona baktım. Bazen beni hemen anlaması hoşuma gidiyordu ama bazen de anlaması sinirlerimi bozuyordu. Şuan sinirlerimi bozuyordu açıkçası.

"Yok birşeyim ya, insan bu dünya şartlarında oturup düşününce öyle çok sinirleniyor ki öfkeyle kalkmak bile yetmiyor insana." dedim. Yalan söylesem de aslında bu yönden de sinirlendiğim anlar oluyordu. Dünya şartları ve insan yaşama mücadelesi çok zordu...

"Haklısın, geçen bizim baş müdür işi bıraktı; ben bu gibi bir devlete çalışamam bu ne ya, diyerek. Adam işe başladığında hayat şartı bu kadar zor değilmiş. Bizimle oyuncak oynar gibi oynadıklarını söyleyip emniyeti terk etti. Adam haklı ama elden gelen birşey yok. İşe ihtiyacım olmasa bende bırakırım ama kardeşim var okutmam gereken, ailem var bakmam gereken."

Dinçer, evli olmadığı için ailesiyle birlikte yaşıyordu ve kardeşinin tüm okul masrafları ona aitti. Bu yüzden ona da hak veriyordum ama o müdüre de helal olsun valla. Kimsenin yapamadığını yapmış.

"Canım çok sıkkın ya, ne olacak bizim bu halimiz," diye söylendim şakaklarımı ovalarken.

"Düzelicez inşallah be..."

"Ne zaman abi, ne zaman?"

İkimizde birbirimizin suratlarına bakarak, gülmeye başladığımızda, omuzlarımızı birbirine vurduk ve azıcık da olsa bu kötü andan uzaklaştık. En ağlama noktasında güldüğümüz yerler olabiliyordu.

ŽÁR Where stories live. Discover now