41.bölüm

9K 394 30
                                    

bölüm şarkısı => Can Bonomo - Yan

keyifli okumalar ♥

°
"Ne zaman çıkarız?"

Tan incelediği dosyalardan başını kaldırdığında göz göze geldik ve "Yarım saate." diye yanıtladı sorumu. "Sıkıldın mı?"

Kafamı iki yana sallayarak "Hayır, sadece merak ettim." dedim.
Günler sonra kendisini toparlamış ve işlerinin başına dönmüştü. Bu sabah akşama madar süren operasyonun ardından dosya işlerini halletmek üzere tesise gelince kendimi burada buluvermiştim.

"Tamam bebeğim, hızlıca halletmeye çalışıyorum."

Oturduğum sandalyeden kalkıp masanın etrafından dolandım ve arkasına geçtim.
Kollarımı boynuna dolayıp "Kendini yormanı istemiyorum, ben beklerim." dedim.

Bir eli anında göğsünün üzerinde ki elimi bulurken yanağımı öptü. "Sen alırsın yorgunluğumu."

"Nasıl olacakmış o?" Sesimin bu denli cüretkar ve cilveli çıkmasını bende beklemiyordum.
Anlamadığım bir hızla elimden tutarak önüne çektiğinde kendimi onun dizlerine oturur vaziyette bulmuştum.

"İşte böyle." Elini enseme yaslayarak ona yaklaşmamı sağladı ve dudaklarını benimkilere bastırdı.
Ben daha ne olduğunu anlayamadan alt dudağımı emerek çekiştirmesi ile kendime geldim, aynı hareketi üst üste bir kaç defa tekrarladığında öpüşüne karşılık verdim.
Aklımı başımdan alıyordu.
Ellerim ensesine kayarak oradaki saçları çekiştirdi ve bu kucağında oturduğum adamın derince inlemesine sebep oldu.

Elini belime yaslayarak beni iyice kendisine çektiğinde ağzımın içine giren dilini karşıladım. Dillerimiz birbirine dolandığında kasıklarımda apansız bir istek belirdi. Kendimi ona bastırdığımda bedeninin kasıldığını hissettim ve bu beni daha çok çıkmaza soktu.
Dudakları sert hareketlerle dudaklarımı istila etmeye devam ediyordu ki bulunduğumuz odanın kapısı tıklatıldı ve gir komutunu almadan açıldı.

Kendimi Tan'ın kucağından nasıl attığımı anlamadan utançla kapıdan giren Acar'a baktım.

"Haydaa, ben yokum. Hiç gelmedim. Devam edin." Sözlerinin ardından odadan çıktığında utançla inledim.

"Bizi gördüğü pozisyona bak, şaka gibi." diye homurdanırken Tan bileğimden tutup tekrat kucağına oturmamı sağladı ve "Siktir et, öp beni." diyerek tekrar dudaklarımı öpmeye başladı.
Onun bu istekli halleri beni delirtiyordu. Ama tekrar yakalanma riskimize karşı bu duruma el atmam gerekiyordu. "Yeniden birileri gelebilir." Dudaklarımızın temasını kesmemeye çalıştı. "Gelmez." Beni tekrar açlıkla öpmeye başladığında canıma minnet diyerek aynı şekilde karşılık verdim.

Uzun sayılabilecek bir süre sonra artık geri çekilmemiz gerektiğinin farkındaydım.
Bu yüzden istemeyerekte olsa dudaklarımızı ayırdım.
Hala kucağında oturuyorken kollarımı boynuna dolayıp göğsüne yaslandım.

"Şiir kokuyorsun."

"Nasıl bir şiir mesela?" Diye sorduğumda saçlarımı okşamaya başladı.

"Tomris Uyar'a yazılan şiirler gibi. Hepsinin konusu aşk fakat özüne inildiğinde derin acılar barındırıyor."

Buruk bir tebessümle "Şanslı bir kadın." Diye mırıldandım. "Üç güzel adamın kalemine mürekkep olmuş."

"Öyle." Dedi saçlarımın arasından derin bir nefes çekerken. "En güzel Turgut Uyar yansıtmış içindekileri." Kafamı göğsünden çekerek göz göze gelmemizi sağladım. "Nasıl yansıtmış ki?"

Koyu irisleri gözlerimden bir an olsun ayrılmadan "Bir bozuk saattir yüreğim, hep sende durur." dedi.
Sahi ne güzel de söylemişti şair..

"Onlar güzel sevmişler Tomris Uyar'ı." Başımı tekrar göğsüne yaslayarak "Sen de beni." Diye tamamladım cümlemi.

"Güzel mi seviyorum sahi?"

Kafamı olumlu anlamda sallarken "Çok güzel seviyorsun." dedim.
Sevgisini iliklerime kadar hissediyordum.
Onun kollarının arasındayken evimde hissediyordum.
Var mıydı bundan ötesi?

"Güzel kadının güzel seven adamı."

°

"Nefes kesici görünüyorsun." Gülümseyerek yanağından öptüm.

"Sende harika görünüyorsun."

Dudaklarıma kısa ama etkili bir öpücük koyarak geri çekildi.
"Çıkalım mı?"

"Çıkalım." Çantamı aldığımda evden çıktık ve arabaya binerek yola koyulduk.
Bugün Tan'ın eski arkadaşları ve eşleriyle birlikte akşam yemeği yiyecektik.
Bu yemeğe beni götürmek istemesi çok anlamlıydı.

"Eğer sıkılırsan söyle olur mu?"

Hafif bir gülümseme ile "Arkadaşlarınla olan akşam yemeğini mahvetmemi istiyorsun yani?" diye dalga geçtim.

Sinyal verip sola döndüğünde "Seninle baş başa kalma fikri her şeyin önüne geçiyor, bu yüzden lütfen bu akşam yemeğini mahvet." dedi.

Gülerek kafamı iki yana salladım. Onu böyle görmeye alışık değildim.
Etrafındaki insanlara karşı genel bir tavrı vardı.
Duvarları vardı.
Ama ben onu görebiliyordum.
Ruhunu görebiliyordum..

"Sen bir tık romantik misin acaba?"

Kucağımda duran elimi aldı ve dudaklarına yaklaştırarak bileğimin üzerinden nabzımı öptü. "Bilmem öyle miyim acaba?"

Dudaklarımı büzerek "Galiba öyle." diye yanıtladım.

"Konu sen olunca her güzel şeyin dozunu kaçırıyorum." Dedi ve arabayı park etti.
Bense sözlerinin nasıl beni bu kadar derinden etkilediğini düşünüyordum.
Tan arabadan indiğinde bende indim ve yanıma geldiğinde elini belime koyup beni yönlendirmesine izin verdim.

Boğaz manzaralı lüks bir restorana gelmiştik.
İçeri girdiğimizde bütün duvarların cam olması gerginliğimi bir nebze olsun azaltmıştı
En azından içeride boğucu bir hava yoktu.

Kızlı erkekli karışık bir grubun olduğu masaya geldiğimizde Tan'a biraz daha yanaştım.

"Oo Tan?"

"Hoş geldiniz."

Hepsinin güler yüzü ile bizi karşılamasıyla "Hoş bulduk." diye mırıldandım.
°

sizi seviyorum 🦌

BAYKUŞ (bölümleri kaldırılmamıştır.)Waar verhalen tot leven komen. Ontdek het nu