22

1.4K 132 38
                                    


"Bak ben canımı yolda bulmadım. Hem oraya nasıl gidicez? Heimdall izin verecek ya sanki. Hadi taş çatladı gittik, sen o tişört ile karın arasında nasıl yürümeyi plaıyorsun?" Geç saatlerden birinde, herkes uyurken bir anda yola çıkma kararı almış ve daniel'i de peşimden sürükleyerek Heimdall denilen herifin yanına götürüyordum.

"Buz gücüm sayesinde soğuk bana işlemiyor." Göz devirdiğini hissedebiliyordum. "Sen yine de şunu giy." Beni durdurup uzattığı kalın cekete baktım. "Gerek yok." Sabır dilenircesine bana baktı. "Eğer bunu giymezsen bağırır ve tüm asgardı başımıza toplarım. Ve senin gitme planın da suya düşer."

Kafamı iki yana salladım. "Bunu yaparsan sen de benimle birlikte yanarsın." Alayla gülümsedi. "Hayır. Beni zorladığını söylerim. Pek de yalan değil." İç çektim ve elinden ceketi aldım. "Hoşuna gidiyor değil mi?" Sırıttı. "Evet." O sırada duduğum ayak sesleri ile daniel'i tuttuğum gibi bir sütun'un arkasına itekledim. Hemen sonra da ben bir sütun'un arkasına geçtim.

Arkamızda kalan iki muhafız devriye geziyordu.

Uzun zamandır ailemin yanına gidemiyorum. Umarım iylerdir.

Kafamı hafifce sırtımı yasladığım sütuna vurdum. Bunu isteyerek yapmıyordum. Ve inanılmaz derecede beni rahatsız ediyordu. Muhafızlar gittikten sonra yerleeimizden çıktık ve hızla kapıya ilerledik. Kapıdan çıktığımızda koşmaya başladık. Plan buydu, gizlice saraydan sıvış, Heimdall'ın yerine kadar koş ve bir şekilde Heimdall'ı ikna edip bize yardım etmesini sağla.

Evet saçma ve daha iyi olabilecek bir plan fakat yapacak bir şey yoktu. Üşenmiştim. Ne diyim?

Değişik bir şekilde kimse peşimize takılmamıştı. Belli ki Odin'in o kadar sevdiği Asgard o kadar da güvenli değilmiş. Demeye kalmadan onlarca askerin saray kapısından çıktığını gördüğümde göz devirdim. Ayağımı yere vurmamla oluşan duvar, daniel'a rahat bir nefes aldırmıştı.

"Hadi!" Daniel'ın elini tutup koşmaya devam ettim. O da peşimden sürüklendi. Ona üzülüyor muydum? Evet. Ama başımı tek başıma belaya sokamazdım değil mi?

Gökkuşağı köprüsünün sonundaki altın küreye ulaştığımızda rahatlamıştım. "Heimdall!" Ayağımı yere vurmamla çıkan ucu sivri buz sütunları bir anda heimdall'ı çevrelemişti. Öyle ki, hareket etse en az bir yeri çizilecekti. "Ne yapıyorsun!" Benim masum daniel'ım tabiki de bu hareketime karşı çıkmıştı.

"Hey! Bizi hemen gitmek istediğimiz yere götür." Heimdall kaşlarını çattı. "Jountheim?" Dudaklarımı büzdüm. "Her neyse işte!" Tek kaşını kaldırdı. "Yoksa?" Alaycı bir gülümseme fırlattım. "Lütfen bana onu öldüreceğini söyleme!" Daniel'a bir dirsek geçirdim. "Tabiki de hayır!" Heimdall derin bir nefes aldı.

"Öldürmeyeceksen sıkıntı yok." Kıkırdadım. "Onu daniel'ı susturmak için söyledim." Daniel arkamdan kafama sertçe vurdu. "Öyle olsun!" Bir trip yemediğim kalmıştı. Sağ ol daniel. "Götürecek misin, öldüreyim mi?" Daniel mırıldandı. "Biraz daha sakin olabilirsin. Kibarlık denen bir şey var."

Arkamı ona doğru döndüm. "Merak etme. Her şey kontrolüm altında." Alnını arkamdan sol omuzuma yasladı. "Bu kontrolü eline almış hâlin mi?" Dedi buzdan duvarı yıkmak üzere olan askerleri ve heimdall'ı kast ederek. "Sadece sus ve bana güven!" Heimdall kıkırdadı. "Askerler gelmek üzere. Ayrıca thor da haberdar edildi."

Heimdall'ın bizi uyarması garibime gitmişti. "Hadi daniel. Heimdall haklı." Birlikte yerimize geçerken heimdal kılıcı döndürdü. Gitmeden hemen önce buzları parçalamış ve heimdall'ı serbest bırakmıştım.

Bir anda kendimizi karların arasında bulduğumuzda rahatlamıştım. Gülümsedim. Burası hoşuma gitmişti.

Loki'nin kızıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin