Mesih Yıldıran inanılmaz zeki bir adamdı. Resmen tüm foyamı ortaya dökmüştü. Yalanımı bir çırpıda ortaya sermişti. Birde bu adamı kandırmayı düşünüyordum!
" Bir şey yok diyerek saf ayağına yatma. Cabriel'in evine gittin. Eğer bir anlaşma olmasaydı alışveriş merkezine giderek, alışveriş ve saç bakımı yaptırmazdın. Hemde Cabriel'in parasıyla ve adamıyla! " Bedenini bana döndürmeden, başını eğerek, psikopat gibi bir kahkaha attı. " Dur tahmin edeyim. Sana, kendisinin bana bu zamana kadar hiçbir kadın yollamadığı için ondan beklemediğimi söyledi değil mi?"diye sordu.
Başını iki yana sallayarak cıkladı.
" Bak çok inandım sana. Kandırdın beni. Aldın imzamı. Tahtımdan ettin beni. Bak şuan Cabriel Márquez yerime geçti. Perişan oldum. Çulsuz kaldım." Deli gibi kahkaha attı, fal taşı gibi açılmış gözlerimin önünde.
" Tam bir gerizekalı. " dedi alaylıca, kahkahalarının arasından.
" Bazen böyle ahmak olabiliyor. Yoksa dişime göre bir rakip. " Ellerini camdan ayırıp, bedenini bana döktü döndürdü. Sırtını cama yaslayıp kollarını göğsünde bağladı.
" Seni de bunu öğrenmem karşılığında askerdeki adamı ve seni öldüreceğimi söyledi değil mi? " Yan bir gülüş attı. " Sende buna inandın. "
Ama bu nasıl olur? Bu adam nasıl herşeyi, en başından beri biliyordu? Beynim durmuştu.
" Bir dakika. Bir dakika, " diyerek ayağa kalktım. " Anlamadım. Sen neyden bahsediyorsun? " diye sordum, kaşlarımı çatarak.
Başını yana eğdi." Senin gibilerden sayısız geldi. Tecrübe diyelim, " diyerek göz kırptı.
Ama hâlâ anlamamıştım. Ulaş'ı nereden biliyordu?
" Ama sen nasıl biliyorsun? " diye sordum büyük bir şaşkınlıkla.
" Ben Şah'ım. Ben herşeyi öğrenirim. Benim şehrimde uçan kuştan bile haberim olur. Ama şimdiye kadar gelen kadınlardan en beceriksizi sendin. " Alaylıca konuşmuştu. Kibirlice bakıyordu bana.
Sırtını camdan ayırdı. Yanıma geldi. Etrafımda dönmeye başladı. " Eğer seni sevdiğin biriyle tehdit etmeseydi, para için kabul etseydin leşini tamda şuan yere sererdim. " dedi, buz gibi bir ses tonuyla.
İçim titrerken, eğlenmiş gibi gözüküyordu halimden. " Beni sinirlendirsende eğlenmedim değil." dedi
Koltuğuna geçip oturdu. Ayak ayak üstüne atarak, kral gibi duruş sergiledi. Telefonunu çıkartıp masaya koydu. Bir iki çakış sonrasında Cabriel Márquez'in ses tonu odada duyuldu. Hoperlora vermişti.
" Oo Yıldıran beni mi özledin? "
Alaylı ses tonuna karşı, Mesih dudağının köşesini kıvırdı. Eline kalemlikten bir tane kalem alıp iki parmağının arasında döndürmeye başladı. " Bunca zamandır düşmanım olarak rakibimsin. Seni zeki sanıp, Şah'a yakışan bir düşman olarak görürdümn hep. Ama beni yanılttın be Márquez. Senden daha zeki hamleler beklerdim doğrusu " Dudağını büzer gibi yaptı. " Ne bileyim bir depo patlatması, hile yapması, ya da milyonlar kaybettirme falan filan. O klişeyi sende mi yaptın be Márquez? Cık cık, yakıştıramadım sana. Zeki sanırdım ben seni. Çok büyük hayal kırıklığındayım şuan. "
Kahkaha atarken, Cabriel'in anlamayan sesini duydum. " Ne diyorsun sen? "
Derin bir nefes aldı Mesih.
" Gönderdiğin kız çok çaylak çıktı be Márquez. Madem böyle bir işe kalkışıyorsun tecrübeli birini gönderseydin bari. Kız mı aptal, yoksa sen mi bilemedim. "

YOU ARE READING
KIRMIZI DÜŞ (+18)
General FictionMesih Yıldıran. Namı değer Şah; Sınırsız ve Yıkılış şehrinin sahibi. Herkesin korkudan titrediği, Polis'in aleyhine tek bir delil bulamadığı illagal bir dünyanın Şah'ı olan bir adam düşünün. Aşkı kırmızının en tutkulu tonu. Saplantısı ölümüne bir s...