Versus

594 81 7
                                    

Changbin karavana bindi ve sürücü koltuğuna yerleşti. Arkada, iki bilgisayarı ve onlara ek olarak üç ekranıyla Seungmin vardı.

"Ne yapıyorsun?"

"Mafya ve polisin izini sürüyorum. Temel olarak her mağazanın kamerasını kontrol edip araçlarını tespit ediyorum."

Changbin cevap olarak sadece mırıldanırken, koltuğa iyice yayılarak gözlerini kapadı.

"Bir sorun mu var?" diye sordu Seungmin, Changbin'i daha önce hiç bu kadar sessiz görmemişti.

"Evet. Aptalca... Ne zaman para görsem, kusacak gibi hissediyorum. Özellikle bu miktarlardaki parayı. Eskiden zengindim, biliyor musun? Muhtemelen duymuşsundur. Biri ailemi soydu ve her şeyi kaybettim. O kadar çaresizdim ki, az kalsın hayatımın en büyük hatasını yapmak üzereydim. Daha sonra bir anda Chan ortaya çıktı ve beni buraya getirdi."

"Hata derken..." diye sordu Seungmin, sakinliğini koruyarak.

"Neredeyse son veriyordum."

Gözleri şokla açılmıştı Seungmin'in. Onun suçuydu. Hepsi, onun suçuydu.

"Hyung, ben..."

"Hey! Bak!" Changbin Seungmin'i bölerek ekranlardan birini işaret etti. "Polis değil mi o? Geliyorlar!"

Seungmin kulaklık aracılığıyla diğerlerine hazır olmalarını söylemişti.

Hepsi yukarı çıkarken aniden duran Hyunjin arkasına baktığında Felix'in yokluğunu fark etmişti. Endişeli bakışlarını Minho'ya çevirdi.

"O iyi. Güven ona."

"Ama..."

"Hyunjin ne kadar inanırsın bilmiyorum ama Felix çok güçlü. O benim dövüş partnerim. Acıyla başa çıkabilir ve kimsenin onu korumasına ihtiyacı yok. Hadi!"



"Demek geldiniz," dedi Yeosang, deli bir adam gibi sırıtarak.

Jimin, onunla yüzleşmek için arkasına döndü ve silahını mafya üyesine doğrulttu.

"Ben bir silah kaçakçısıyım. Bir kurşunla beni devirebileceğini düşünmen ne cesurca."

"Kara borsada para kazanmak için Hongjoong'un tarafını bırakan Kang Yeosang. Senin hakkında duyduğum tek şey utanmaz bir hain olduğun."

"Ah lütfen, sen her gün yanında duran haini ayırt bile edemezsin," diyerek güldü Yeosang, Jimin'i sinirlendirerek.

Jimin tetiğe basmak üzereydi ki birden ipe asılı Felix ortaya çıktı ve üzerine atladı. Jimin'in elindeki silahı aldı ama büyüğün yedeği vardı. Bıçağını çıkardı ve Felix'in karnına doğru savurdu.

Geri çekildi Felix, karnındaki yarayı tutarken kendini polis memuru ve mafya üyesinin arasında bulmuştu.

Yeosang'a nişan aldığı silahı, dikkat dağıtmak için ateşledi ve omzundan vurdu. Yeosang acıyla irkildi.

Fırsatı gören Felix, zeminde dizleri üzerinde kayarak Yeosang'ın bacaklarının arasından geçti ve tuğla duvarı tırmanmaya başladı. İkili onu kovalıyordu.

Minho herkesin arkasından ilerliyor, katları bir bir çıkıyordu ki asansöre yakın odalardan birinin önünde tanıdık bir figür gördü.
Eğer takımdan biri o adamla dövüş içine girerse, geçmişinin ortaya çıkacağını biliyordu Minho.
Bunun olmasına izin veremezdi. Bu yüzden eski patronu ile yüzleşme kararı aldı, Chan'dan önce kendisini kanatları altına alan o adamla.

İç çekerek odaya girmesiyle sırtının duvarla buluşması ve bir bıçakla tehdit edilmesi bir olmuştu.

"Selam patron! Özledin mi beni?"

"Gırtlağını kesmeden önce bana bir açıklama yapsan iyi olur Minho!" dedi Suga çenesi kasılmıştı.

"İlk defa bu bıçağı kullanırken seni böyle heyecanlı görüyorum. Çok enerjiksin."

"Bu sadece iki siktiğim yıl boyunca tuttuğum kin. Sana her şeyi öğretmiştim. Sen yetiştirdim ama sen ne yaptın? Benden çaldın, arkamdan bıçakladın, ve ortadan kaybolup düşman safına geçtin. Öldün sandım ve seni aradım rezil piç! Bu sefer gerçekten ölmeyi hak ediyorsun."

Minho, Suga'yı ifadesiz bir suratla dinledi. Üzüntü ya da herhangi bir duygu barındırmadan.
Yaptığından hiç pişman olmamıştı ki.

"Cevap ver bana! Yaptıklarının nedeni neydi?" diye bağırdı Suga duvarı yumruklayarak.

Minho irkilmemişti bile. Bakışlarını kapıya çevirdi ve Suga'nın da bakmasını işaret etti.

Kapının eşiğinde mafyanın keşkin nişancısı Seonghwa duruyordu, elindeki kılıcı ikiliye yöneltmiş bir şekilde.

"Sen, liderimi yaralayan herifsin," diye homurdandı Minho. "Canımı sıktın. Chan'a zarar verebilecek biri varsa o benim."

"Görüyorum ki Chan biraz bile değişmemiş," dedi Seonghwa. "Hala aynı tip insanları toparlıyor çevresine."

Minho aniden, Chan'ın sırtındaki yarayı 'eski bir arkadaştan' aldığını söylediğini hatırladı. O keskin nişancı Chan'ı çocukluğundan tanıyor olmalıydı. Onunla konuşturması gerektiğini düşündü.

Minho, Chan'ın taktiğini kullandı ve bıçağı elleriyle tutup boynunu kurtardı, ardından Suga'nın yeleğine onu karşı duvara iten bir mini bomba taktı.

Seonghwa kılıcını, ondan kaçmaya çalışan Minho'nun başının üstünde salladı. Zıpladı ve tavandaki borulara tutundu, ardından tüm gücüyle Seonghwa'yı bacaklarıyla geri iterek silahsızlandırdı.

"Bana Chan'dan bahset!" dedi, Seonghwa'yı kendi kılıcıyla tehdit ederek.

"5 liderin hikayesini hiç duymadın, değil mi?"

02-02-22

8 Sips of Wine (Çeviri)Where stories live. Discover now