Bölüm Üç- Dün, Bugün, Yarın

486 36 4
                                    



بسم الله الرحمن الرحيم


                                                               Bölüm Üç-  Dün, Bugün, Yarın




Hiç insan gün ve gün aynı şehirde, aynı mahallede hatta aynı evde yaşamasına rağmen kaybolduğunu hisseder miydi? Ben hissediyordum. Her gün aynı sokaklarda gezinip aynı evde uyuyup uyanmama rağmen gün be gün kayboluyordum sanki. Sahi, ne zamandan beri bu kadar yabancı olmuştum ki kendime? Ne yapıyordum şu anda ben? Hiç tanımadığım bir adamla, deli bir adamla sanki çok akıllıymışım gibi evleniyordum. Gerçi hangi aklı başında evlenirdi ki bir deliyle?

Aklıma Betül'ün çalıştığı dükkanda bana söylenen şeyler gelince sertçe yutkundum. Hiç bir zaman evlilik delisi bir insan olmamıştım, hatta aklıma bile gelmezdi lakin annemin bile beni deli bir adamla sanki, seninle bu adamdan başka kimse evlenmek istemez, adamın azıcık aklı olsa o da istemezdi, dermiş gibi onunla evlendirmeye çalışmasının bu kadar çok koyacağını zerre düşünmezdim. Evlenmek istemesem, adam haklı, kim evlenmek ister ki onunla, diyecekler. Evlensem, onunla ancak deli bir adam evlenirdi, diyeceklerdi. Sahi, nerede o hiçbir şeyi umursamayan Seher? Hangi cehenneme saklandı?

Bir de içerideki deli adam var tabii, üstüne basa basa deli dediğimi duyan.  Gözlerimi aynadan ayırmadan derin bir nefes aldım ve üstümü değiştirme zahmetine bile girmeden kapıya doğru ilerledim. Ne olacaksa olsundu, ne yapabilirdim ki? Her türlü konuşacaklardı arkamdan, madem annemin umurunda bile değildi adamın deli olması, ben niye umursayacaktım ki? Tek deli o muydu, zira benim ondan bir farkım olduğunu düşünmüyordum. Ne olabilirdi ki en fazla? İki deli, iki yanlış yaşar giderdik. 

Sırtımı dikleştirip kapıya doğru ilerledim, annemin kızacağını bile bile lakin ne bilirdi ki deli olan güzel kıyafetin ne olduğunu. Betül'ün dediği gibi güzel de değildim ki, bir de kıyafetlerin arkasına saklanayım. En iyisi mi karşısına olduğum gibi çıkmaktı. Bu işte seninle evlenmek zorunda kalan kadın. Senin yalnız ona kaldığın, onun yalnız sana kaldığı kadın işte bu. Deli de olsan erkeksin, güzel kadın seversin ama ben düştüm bahtına, yapacak bir şey yok, dermiş gibi çıkmalıydım. Yaşadıklarımın hıncını ondan çıkarmadan ama kiminle evlendiğini ona göstererek. Seher buydu işte, bir kazak ve pantolona sarınmış, diline bile sahip çıkmayan günahkâr bir deli.

Odadan çıkar çıkmaz zerre düşünmeden salona geçtim. Annemin gülerek karşısındaki kahverengi başörtülü kadınla konuştuğunu görünce öylece kaldı adımlarım, kıpırdayamadım. Öyle bir diken battı ki yüreğime, canımın acısı nefeslerimi kesti. Annemin yüzünde, sadece küçücük bir kız çocuğu iken gördüğüm, o günden sonra bir kere olsun görmediğim gülüşü mevcuttu. Daha önce hiç görmediği bir kadına bahşettiği gülüşünü izledim öylece. 

Gözlerinin içi o kadar güzel parlıyordu ki, acıyan canıma rağmen gülümsedim. Uzun süredir görmediğim gamzelerine baktım, o yanakları ıslatmaktan başka hiç bir şey yapmadığım yüzüme tokat gibi çarptı. O an göğsüme bir söz yaslandı. Bunca zaman hep kendin için yaşadın. Zaten bir amacın, düzgün bir geleceğin de yok. En azından şu senin yıllarca çileni çeken kadının hatırına evlen o deli adamla. Kaybedecek çok da şeyin yok, kazanacağın o gülüşten daha değerli. Annenin gülüşü...

Derin bir nefes alıp onlara doğru ilerledim. Kadının yanında genç bir adam vardı. Lakin o kadar aklı başında görünüyordu ki ve yanındaki kadınla o kadar başka duruyorlardı ki hemen eledim onu şıktan. Ardından gözlerim onlardan biraz uzakta oturmuş, onların sohbetlerine katılmayan adama kaydı. Kafası eğik, öylece yere bakan ve bir şey düşündüğü belli olan adama. Kafasını aşağı gömdüğü için yüzünü göremiyordum lakin gerçekten de anlatıldığı kadar yapılıydı. Saçlarında aklar olmasını beklerken olmadığını görmek şaşırtsa da umursamadım. Simsiyah saçları vardı, esmer olduğu belliydi. 

RAZIYIMHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin