20. Buse

20.9K 1.1K 1K
                                    

Merhaba bebeklerim

Keyifli okumalar:)

"Bir bedeni arzulamak sapıklık değil küçük aslan. Eğer kendimi dizginlemeyip, bedenine zorla dokunursam ve isteğin dışında sana bir şey yaparsam bu sapıklık oluyor." Dediğinde bakışları dudaklarıma kaydı ve sertçe yutkundu. "Mesela, şu an dudaklarına kapanmamak için tüm irademi zorluyorum. Sana dokunmamam gerektiğini biliyorum. Ve dokunmuyorum." Deyip göz kırptığında, neden hâlâ bu pozisyonda olduğumuza bir anlam veremeden hızla üstünden kalkmaya çalıştım. Ama belimdeki elini sıkılaştırıp sırtımı yavaşça okşamaya başladı. "Küçük aslan korkma. Sana zorla dokunacak kadar şerefsiz değilim." Dedi ve belimi bıraktı.

Kalbimin, acı dolu haykırışlarıyla üstünden kalkıp yatağa girdim ve yorganı bedenime iyice dolayıp gözlerimi sıkıca kapattım. En ufak şeye kırılan kalbim, Demir'in aptal sözlerine de kırılmıştı.

Demir, yatağa girmek yerine odadan çıktığında, ışıkları kapatıp uyumaya çalıştım. İçimdeki haykıran düşüncelerimle birlikte karanlığın koynuna girdim.

Arzuyu, aşk sanmışım...

Aptal Zümra!

🖤

Sabah gözlerimi açtığımda Demir'i yanımda görmemiştim bu yüzden merakla, geçen sefer dolapta bıraktığım elbiselerimden giyerek aşağıya indim. Mutfaktan gelen tıkırtılarla, mutfağa yöneldim ve kapıdan içeri girer girmez Elinde menemen tavası olan Demir'le göz göze geldik. "Günaydın aslancık. Kocan sabah sabah üşenmedi, karısına lezzetli bir kahvaltı hazırlamaya karar verdi." Tavayı masaya bırakıp bana doğru yürümeye başladı. "Nasıl olmuş karıcım?" Elimden tutup beni masaya ilerlettiğinde, uyku mahmurluğuyla adımlarına uyup onu takip ettim. "Sadece senin için." Diye ekleyip beni sandalyeye oturttu. "Bekle çaylarımızı da doldurayım. Kahvaltıdan sonra eve gideriz." Dedi keyifle.

Üstümdeki şaşkınlığı bir kenara bırakıp, "Evcilik mi oynuyoruz?" Diye sordum sertçe. Çaylarımızı doldurup karşıma oturdu. "Küçük aslan, kızma da güzelce kahvaltımızı yapalım." Dedi sitemle. Ekmekten küçük bir parça kopartıp menemene bandırdığında, üfleyip dudaklarıma uzattı. "Aç ağzını aslancık." Dediğinde, beni büyülemiş gibi dudaklarımı araladım. "Aferin aslancık." Deyip dudağıma değdiği parmağını dudaklarına götürüp iştahla yaladı.

"Afiyet olsun." Dedi ve yemek yemeye başladı. Ona tüm şaşkınlığımla bakarken, dün akşam söylediği sözleri net bir şekilde zihnimde yankılandı ve canım yine acıdı. Sessizce yemeğimi yemeye başladığımda kafamdaki sesleri susturmak istiyordum.

Yemekten sonra, Demir mutfağı toplarken ben ise salonda yanan şöminenin başında oturmuş, gitmemizi bekliyordum. Dakikalar sonra Demir'in gelmesiyle beraber çiftlikten ayrılmıştık. Demir, atları görebileceğimi, hatta biraz daha burada kalabileceğimizi söylese bile, ısrarla "Eve gidelim," demiştim.

Arabadaki soğuk hava, gerginliğimi çıplak bir şekilde belli ediyordu. Demir, sık sık yüzüme bakıp, sessizliğimi anlamaya çalışıyor gibiydi. Ama canım yüzüne bakmak istemiyordu. Ona her baktığımda kalbim acımasızca kırılıyordu. Saçma olduğunun farkındaydım ama kontrol edemiyordum maalesef.

Radyoya uzanıp, açtığında sessizliği kesen müziğin sesiyle bakışlarımı camdan dışarıya çekip, yağan küçük, küçük kar tanelerini izledim.

Bu kız beni sever.
Bu kız beni öldürür.
Bu kız bana güzel hayaller gördürür.
Bu kız beni tutar ve kendine çeker.
Bu kızla bana bir oda, bir yatak, bir kütüphane yeter.

Zümra 15 Mayıs'ta kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin