13. Körolası çöpçüler aşkımı süpürmüşler

1.9K 218 113
                                    

Hep beraber kuyumcuya gittiklerinde Kürşat o kadar gergin duruyordu ki kendisini rahatsız hissediyordu Özgür. Anlaşmaya göre altının bir kısmını Kürşat'ın babası Erkan, diğer kısmını da Özgür'ün babası Mahmut alacaktı, ama Kürşat bey mırın kırın ederek paranın hepsini kuyumcuya uzatmıştı.

"Musa amca oradan almıyorsun parayı, babam tembihledi bu sefer biz ödeyeceğiz diye." Diyebildi kumral genç sonunda.

"Musa abi sen buradan al." Özgür derin bir iç çekerek yumruklarını sıktı.

"Hasbinallah ya!" Diye sesini yükseltti. Hasan olayı anlayarak iki büyüğünün arasına girip Kürşat'ı kenara çekti.

"Abi, Erkan amca nişan zamanı yardımcı olmuştu, köşede birikmişim var Mahmut amcayla konuştuk biz yarısını o yarısını ben ödeyeceğim." Hasan açıklama yaptığında Kürşat indirdiği bir tomar nakit parayı cebine attı.

Sessiz kaldığında Özgür kıza takılan bileziklerin ve setin parasını altıncıya uzattı. Yüzükleri daraltılması için kuyumcuya bıraktıklarında hep beraber çıkmışlardı. Özgür esmer olandan yana bakmadan Yaren'in babasıyla önde ilerlerken Kürşat ve Hasan arkadaydı.

Orta yaşlı adamla girdiği sohbetten, çalan telefonuyla çıktı.

"Kusura bakma abi." Diyerek arka cebinden telefonu çıkardı. Ekranda gördüğü isimle keyfi yerine gelmişti. "Oo yavrum." Diyerek açtı telefonu.

"Bebekamın neredesin sen yav?" Telefonun diğer ucundan kendisine seslenen arkadaşıyla sırıttı.

"Ankara'dayım." Dedi Mahsun'a. Mahsun İstanbul'da iş yaptığı Hakkarili arkadaşıydı. "Sen neredesin?"

"Hakkari'den döndüm, Ali abinin yanına uğrayacaktım dedim arayayım seni de." Hasan koluna dokunup mobilyacıya sürüklediğinde Özgür kulağındaki telefonla konuşmaya devam ediyordu.

"İyi yapmışsın."

"Sen ne zaman dönüyorsun?" Kumral genç yanından hızla geçip giden adamla birkaç saniye duraksadı, Kürşat kaşlarını ortada birleştirmiş burnundan soluyarak tesbihini çeviriyordu.

"Valla belli değil." Dedi sesini biraz kısıp. Esmer adamın kendisine sinirlendiğini anlamaması için gerizekalı olması gerekiyordu.

"Uğrayabilirsem uğrarım yanına Ankara'da."

"Baş göz üstüne." Telefonu kapatmak istiyordu, bunun nedeni ise hiç şüphesiz Kürşat'tı. İçten içe kafasında bir sürü senaryo kuracağını adı gibi biliyordu, İstanbul'da gününü gün ettiğini düşünecekti, yeni arkadaşlıklar edinip Kürşat'ı aklına bile getirmeyeceğini düşünecekti emindi.

"Ben seni tutmayayım bıra, araşırız yine."

"Aynen bıra." Demiş ve kapamıştı. Hep birlikte mobilyacıda eksik parçaları da aldıktan sonra restorana gitmek için yeniden dışarıya çıktılar.

Kürşat ve kendisi dışındaki herkesin modu oldukça yüksekti, ikili ise sırf Hasan'ın morali bozulmasın diye sessiz kalıyorlardı.

Beraber tanıdık restoranda gittiklerinde bir uca Özgür diğer uca Kürşat oturmuştu.

"Bana bir kuzu kafes getir koçum." Dedi Kürşat menüye bakma gereği duymadan. Özgür de önündeki menüyü açmadan siparişini verdi.

"Özgür oğlum düğüne kadar kalacak mısın?" Diye sordu Yaren'in babası. Kürşat elindeki kürdanı masaya bıraktığında kumral genç yutkundu.

"Düğüne katılacağım elbet abi, sağdıç olduk o kadar." Diye lafı dolandırdı çünkü kendisi de bilmiyordu ne kadar kalacağını.

Mekanda çalan arabesk müzikle kafasını başka yöne çevirdi Özgür, ikidir tam gidişinin üzerine çalınan şarkılarla hem kendisi hem de karşısındaki esmer genç geriliyordu.

MURATTİ (GAY)Donde viven las historias. Descúbrelo ahora