2.4

468 45 23
                                    

"Of, of" dedi Levi, elini cebine koyup sınıf kapısının üzerindeki "4-2" yazısını okurken. Hange'nin sınıfı kendisininkine nazaran pek bir hayvaniydi. Kendi sınıfı genelde sessizce ders çalışan inek öğrenci ile doluyken Hange'nin sınıfı insan olamayanlarla doluydu.

Sınıfın kapısı açılıp içinden sarı saçları ile Yelena çıktığında, Levi bir adım geriye giderek ona yol açtı. Hange tam kendine göre bir sınıfa düşmüştü, sınıftaki en kısa kişi 170 santimden yukarıdaydı. Zaten Yelena, başlı başına insani bir titandı.

"Vov, Levi." dedi yanından geçerken. İkili birbiri ile fazla konuşmazlardı, pek bir muhabbetleri yoktu. Yelena daha çok Zeke ile birlikte gezerdi.

Kapıdan içeri adımını attığında saniye geçmeden pişman olmuştu Levi, sınıftaki gürültü bile rahatsız ediciydi. Bir kısım uzun eşek oynayıp bağırırken, bir kısım grup oluşturmuş sesli sesli konuşuyordu. Geriye kalanlardan ise bir kız önündeki kendince kurduğu minik sofrasında yemek yiyor, bir çocuk montunu kafasına koymuş uyuyor, bir kişi de hipnoz olmuş gibi kitap okuyordu. Gözleri sınıfta gezinirken tanıdık yüzü bulmamamıştı, büyük ve kalabalık bir sınıf olduğu için onu görememişti. Bir de curcunadan odaklanmak zordu.

Sonunda arkası dönük iki kişiyi gördüğünde dağınık at kuyruğu ve koyu saçlardan Hange'yi tanımıştı fakat yanındakini çıkartamıyordu. Sessizliğini bozmadan yanlarına doğru yürümeye başladı.

"Oha Joe, şimdi daha iyi anlıyorum. Sen gerçekgen bir dahisin! Atomun kuantum modeli bu kadar basitmiş demek ki..."

Arkalarında geçip kollarını göğsünde bağladığında Hange ve Joe hâlâ onu fark etmemişlerdi.

"Her neyse." Dedi Hange, elini Joe'nun koluna koyarak.

"Vakit, şimdi toz olma vaktidir aslanım. Ben benim minik atom bombasının pimini anlamadan seninle çekmiş olabilirim. Eğer o bu gazla bizi böyle görürse fuhuşta karısını basmış kocalar gibi ikimizide kazığa oturtabilir."

Joe kaşlarını çatınca Levi'nin bakışları bu sefer ona göndü. Bunun nereye kadar devam edeceğini merak etmişti.

"Hange san, kimden bahsettiğinizi anlamadım. Yine de sanırım gitmeliyim, çünkü arkamda korkunç derecede kara bir aura hissediyorum..."

Levi bahsedilenin kendisi olduğunu anladığında elini her ikisinin de yan yana duran omuzlarına koyup kafasını yavaşça ortalarına soktu. Ciddi bakışları tam karşıya dikilmişken o insanı geren ses tonu ile konuşmaya başladı.

"Bence de gitmelisin, çam yarması."

Hange'de Joe'da Levi'ın bu korkunç havasından az biraz ürkmüşlerdi. Gergin gülümsemesi ile kafasını siyah saçlı oğlana çevirdi Hange, yan profilinde çenesine bakarken kısık bir sesle konuştu.

"Ve, bomba patladı..."

Joe kendisine takılan "çam yarması" lakabına yüzünü buruşturdu, elini Levi'ın omzunda duran elin üzerine koyarak sertçe ittirdi. Okula yeni gelmişti ve henüz onu tanımıyordu. Yine de bu, böyle lafların altında kalacağı anlamına gelmiyordu. Kafasını Levi'a doğru çevirdi, sert bakışlarını onun üzerine dikti.

"Kelimelerini düzgün seçmeyi bilmiyorsun sanırım. Terbiyeni takınmalısın. Cüce." Son sözlerinde alay vardı, kaşları yavaşça inip kalkarken 'cüce' kelimesine vurgu yapıyordu.

Hange gözlerini diktiği çenenin yavaşça kasıldığını fark ederken içinden bir yandan 'eyvah' diyor, diğer yandan ikisinin kendisi için kavga ettiğini düşünüp kendini dizilerin başrolü salak kızlar gibi hissederek tuhaf havalara bürünüyordu. Bu gerginliği atlattıktan sonra Levi ile bu konu hakkında biraz uğraşacağını bir yerlere not almalıydı. Aynı zamanda Levi'ın boyuna laf söylediği için Joe'ya sağlam bir ayar çekmeyi de notuna eklemeliydi. Kimse onun değerlisi ile uğraşamazdı. Özellikle de hassas noktaları ile.

dude, levihan✓Where stories live. Discover now