49.bölüm

8.3K 359 15
                                    

bölüm şarkısı => Tuğkan - Civciv

oy ve yorumlarınızı bekliyoruum 💋

keyifli okumalar ♥

°
bir ay sonra

Hafif bir stresle yüzük parmağımdaki yüzükle oynuyordum.
Gözlerim bir an olsun önümdeki dergilerden ayrılmıyor ve hangisine karar vereceğimi bilemiyordum.

"Yok ya." Diye konuştum sinirle. "Ben kafayı yiyeceğim az kaldı."

Mercan dudaklarını büzerek "Böyle olmaz, salma kendini hemen." Dedi ama gerçekten sinirlerim bozulmuştu artık.

"Güzelim, bak tamam çok streslisin ve bu yüzden kararsızsın. Şöyle yapalım." Dergileri önüme iterek devam etti Duygu "Öncelikle hiç beğenmediklerini eleyelim."

Aslında bu çok mantıklıydı.

"Evet." Diye destekledi Duyguyu Nil. "Bence çok mantıklı. Hadi bunu hiç giymem dediklerini seç."

Gözlerim tekrar gelinliklerin üzerinde dolaştığında gerçekten giymem dediğim en az altı tane gelinlik olduğunu gördüm.

"Bu çok abartılı duruyor." Diyerek aşırı taşlı olanı işaret ettiğimde Mercan direkt olarak o dergiyi önümden aldı. "Bunu da sevemedim." Gösterdiğim dergiyi de aldı. "Bu zaten güneşlik gibi duruyor." Hepsi gülerken onu da aldı. "Ben beyaz istiyorum, bu bej rengi." Onu da aldı. "Balık model de sevmiyorum." Balık model gelinliğin olduğu dergiyi de aldı. "Askılarını sevemedim." Onu da aldığında önümde yalnızca iki tane seçenek kalmıştı.

Üzerimden büyük bir yük kalkmış gibi rahat bir nefes verdim.

"Bak gördün mü, şimdi her şey daha kolay."

"Kız sende olmasan halimiz yaman he." Diyerek Duygu'nun yanağından bir makas aldı Mercan.

Duygu saçlarını geriye iterken "Ne sandın." Diyr övündü dalgasına.

Onlara gülerek yerde oyun oynayan Ela'ya uzandım. "Gel bakalım güzellik."
Onunla tanışalı bir hafta oluyordu ve bu bir hafta içerisinde her gün görüşüyorduk.
Çünkü ben Nil, Duygu ve Mercan'ı her gün düğün hazırlığı için eve çağırıyordum.

Ela'nın yanağını öperek saçlarını okşadım. "Sence hangi gelinliği seçmeliyim?"

Sorumu dikkatle dinleyip dergilere döndü ve dudak büzdü. Aynı annesi gibi alımlı ve güzeldi.
Yaşına göre ise oldukça zeki bir çocuktu.

"Bu." İşaret ettiği gelinliğe baktım. Aslında o gelinliği isteyen tarafım daha ağır bastığı için bunun bir işaret olduğunu düşündüm ve "Tamam o zaman bu olsun." Dedim.

Kafamı kaldırdığımda bana şaşkın şaşkın bakan kızlara yaramaz bir gülüş attım.
Akıllarından geçen şeyi biliyordum.

"Yok artık, biz saatlerdir burada şu olsun, bu olsun diye kendimizi yırtıyoruz." Tam da tahmin ettiğim gibi. "Sen gel el kadar kızın demesiyle iş gör."

"Sus kız." Diye çıkıştım Duygu'ya. "Ela ne derse o."

Ela bu söylediklerime gülerek yanaklarımı sıktığında bende güldüm.

"Bunlar bizi kıskanıyorlar teyzem."

"Evet teyje, çışçanıyorlar." Yanağına sert bir öpücük bıraktım. "Senin dönmeyen dilini yerim."

BAYKUŞ (bölümleri kaldırılmamıştır.)Where stories live. Discover now