22. Çaresizlik

19.4K 1.1K 1.3K
                                    

Merhaba ballarım.

Bu bölümden sonra 100k olacağız inşallah.

Kitabımı en başından beri severek okuyan okuyucularıma sonsuz teşekkürlerimi sunuyorum.

Sizleri seviyorum bebeklerim.

Keyifli okumalar:)

Tam kafasını çevirecekti ki, önümde duran siyah arabadan, tanımadağım korkunç yüzlü adamlar çıkıp kolumdan tuttuğu gibi beni arabaya çekiştirmeye başladılar. Acıyla yüzümü buruşturduğumda, "Bırakın beni!" Diye bağırdım. "Bat-" Dudaklarıma kapanan eli ile sözümü tamamlamadan gözlerim karardı ve bilincim kapandı.

Ve ben bir kez daha kaçmayı becerememiştim.

🖤

Uzun ve yorucu bir günden sonra yatağıma uzanıp, yeşil gözlü felaketimi düşündüm. Günler sonra özlediğim gözlerine, tenine ve kokusuna bugün biraz bile olsa hasret gidermiştim.

Dün akşam, kanepede koynumda yatırmam, daha önce, hayatımda hissetmediğim kadar huzurlu hissettirmişti.

Bedeni kollarımın arasındayken, eksik parçamın tamamlanmış olduğunu hissediyordum. Sanki ben yapbozdum, Zümra ise yapbozun en önemli parçasıymış gibiydi. Yerinden acımasızca sökülen kalbimmiş gibi hissediyordum ama bu hisler çok saçmaydı. Böyle hissetmemeliydim.

Biz yasaktık ve yasaklar çiğnenmez.

Yavaşça açılan kapı ile gözlerimi aralayıp, küçük adımlarla içeriye giren Zümra'ya baktım. Birkaç saniye ürkek bir aslan gibi sessizce başucumda dikilip yüzümü inceledi. Muhtemelen uyanık olduğumu bilmiyordu.

Burnuma dolan karanfil kokusuyla ciğerlerim sarhoş oldular. Yavaşça yatağa uzanıp, kollarını belime doladığında, tenine hasret tenim, suya muhtaç kalmış çöl toprakları gibi çatlakların arasına yıllar sonra su girmiş gibi oldu.

Suyum ise Zümra'nın teni oldu.

Usulca, "Küçük aslan?" Diye sordum. İçimde ona söylemek istediğim onca kelimeler varken, sadece küçük aslan diyebilmiştim.

"Yanında uyuyabilir miyim?" Diye sorduğunda sesi pürüzlü çıkmıştı. İçim sorusuyla heyecanla birbirine dolanırken, çenemi saçına bastırıp, "Sonsuza kadar böyle uyuyalım." Diye mırıldandım ve kollarımı daha çok sıkılaştırıp, küçük aslanı iyice sarmaladım. Pişman olup da geri gitmesine izin vermeyecektim. Bu gece brlikte uyuyacaktık.

Dilim'in bağı çözüldü ve söylemek istediklerimi mırıldandım. Artık olacaklar umurumda bile değildi. Herkesin canı cehenneme!

"Küçük aslan, beni yaktın." Dedim fısıltıyla.

"İçimi öyle bir yaktın ki, bir türlü yangının sönmüyor. Açtığın boşluk kapanmıyor. Sensiz olmuyor." Dedim ve dudaklarımı saçlarına bastırıp, kokusunu uzun uzun içime çektim. Öyle uzun çektim ki, yarın çekip gittiğinde, kokusu hep benimle olsun istedim. "Beni yokluğunla cezalandırma. Bırak da kokun hep burnumda, tenin hep tenimde ve sesin hep kulağımda olsun." Dedim titreyen sesimle. "Sende beni bir başıma bırakma. Annem gibi bırakma beni." Dedim ve bu sefer içimde biriktirdiğim onca yük, bir damla gözyaşı olarak yanaklarımdan usulca aktı.

"Lütfen yarın gitme." Dedim içimden. Ama beni duymamıştı.

Birkaç saniye sonra, kafasını göğsümden kaldırıp, yüzümü avuçlarının arasına aldı. Islak yanaklarımı, baş parmaklarıyla sildiğinde, yüzüme eğilip dudaklarını dudağımın sağındaki küçük çukura bastırdı. Sakallarımın arasındaki küçük gamzemi öpüp geri çekildiğinde, tekrar öpmesini diledim. Sıcak dudaklarını tekrar tenimde hissetmek istedim.

Zümra 15 Mayıs'ta kaldırılacakWhere stories live. Discover now