2. Bölüm: Prangalar

65 9 53
                                    

Demek ki beni bir türlü sevemiyordu. Hakkı vardı. Beni hayatımda hiç, hiç kimse sevmemişti.

Sebahattin Ali

Bölüm şarkıları: Kül- Cem Adrian, Mark Eliyahu
Annem- Candan Erçetin
Canım yanıyor- Çağan Şengül

İyi okumalar💜

Yine aynı rüya, yine aynı acı, aynı his, aynı yıkılmışlık. Hayır bu bir rüya değil, bu bir kâbus. bir ölüm, bir yok oluş, bir caninin  emellerine kavuşması. Aylardır peşimi bırakmayan, adına kâbus denilen bu şey beni artık boğuyordu. Bunun gerçek olması düşüncesi bile beni yıkarken şahit olmak ölüm gibiydi.

Dedemi de o toprağa vermek istemiyordum. Bu rüya, bu kabus bana hemen hemen her gece bunu gösteriyordu. Sakin değildim, güçlü değildim, ayakta durmaya bile çalışmıyordum. Ateşi bile görmüyordum. Her şey, bütün varlığım o toprağın altında kalıyordu, beni hep koruyacak olan adamı koruyamıyordum.

Gözlerim, kilitlendiği tavandan yanımdaki kıpırtı ile ayrıldı. Kollarımın arasına sızmaya çalışan ufacık bir bedenden oflama sesi gelince kollarımı gevşetip arasına girmesine izin verdim. Ateş kollarımın arasında tekrar uyuya kaldığında, bu beni endişelendirdi. Bir kaç gündür uyku düzeni iyice bozulmuştu. Kafamı pencereden tarafa çevirip duvardaki saate baktım.

08.17

saatin normal olduğunu gördüğümde endişem yerini büyük bir rahatlamaya bıraktı. Aldığım derin nefesi bırakıp gevşeyen bedenimi uykuya ittim. Bir kaç saat sonra yapılacak toplantı öncesi iyice dinlenmek istiyordum. Burnumdan ciğerlerime dolan Ateşin kendine has kokusu ile tattığım en huzurlu uykulardan birine daldım.

Gözlerim aynı güne ikinci defa açıldığında bu sefer kollarımda boşluk vardı. Yataktan kalkıp odanın kapısını açıp evdeki sesleri dinledim. Şerife teyzenin kızları azarlayan kısık sesi, işe yeni giren kızın diğerlerine sorduğu sorular ve duymayı beklediğim sesin kulaklarıma dolması ile kocaman gülümsedim. Ateşin kısık gülüşünü, elinde olduğunu bildiğim peynir tabağı ile salona koşan adım seslerini duyunca gülümseyerek odama girdim.

Onun mutluluğu dünyadaki her hüznü yıkmaya yeterdi.

Odanın içinde öylece, hiç bir şey yapmadan oturduğum dakikaların ardından yerden kalktım. Giyinmek için diğer odaya girip hızlıca daha önce yaptığım kombinlerden birini giydim. Siyah yarım boğazlı triko, bej rengi bir pantolon ve bej rengi ceketin altına giydiğim siyah stiletto ayakkabılarımdan sonra saçlarımı sıkı bir at kuyruğu yaptım. Yüzümü biraz renklendirip aynadaki görüntünün yeterince ciddi olduğuna karar verdim.

Odama geçip, Ateş uyurken çalışmak için odama getirdiğim notlarımı ve bilgisayarı çantaya yerleştirip yatağımın üzerine bıraktıktan sonra odadan çıktım. Merdiven basamakları teker teker ayaklarımın altından kayarken salonun girişinde Ateşi görmemle dudaklarım kocaman bir gülümsemeye sahiplik etti. Bu hissi seviyordum, onu görünce içime dolan ferahlığı, huzuru ve mutluluğu seviyordum.

Sanki bir kaç saniyeliğine dünya kötülükten arınıyordu.

Merdivenler bittiğinde Ateş'te elinde tuttuğu rapunzeli ile yanıma gelip bacaklarıma sarılmıştı. Onun boyuna inip kollarını bana sarmasına yardımcı oldum. Benim kollarımda sanki bütün görevleri buymuş gibi ona sarıldı. Bir kaç saniye bu huzurun içinde kaybolduktan sonra Ateş benden ayrıldı. Gözleri arkamızda ki merdivene kayınca yüzü asıldı. Kaşlarım kendiliğinden çatılırken gözlerimi Ateşten çektim. Arkamı dönerek gözlerimi merdivenin başında duran kadına çevirdim.

Siyah SırWhere stories live. Discover now