6. İSMİN YAYILMAZ ALEME

2K 241 383
                                    

Aşık Veysel, Güzelliğin On Para Etmez

Duyguları gizlemek mi daha zordu yaşamak mı emin değildi Bahadır. Zaten içinde kopan bir fırtına varken dışarıya her şey süt limanmış gibi davranmak sandığı kadar kolay olmuyordu. Aklına düştüğü anda bazem yüzünde ufak bir tebessüm oluşurken bazen canına kast etmişler gibi acıya boğuluyordu.Her halükarda bunu arkadaşlarına açıklamakta güçlük çekiyordu. Nihayetinde güzel bir sohbetin ortasında üzülen yoldaşlarını anlayamamaları onların kabahati değildi.

Yine de yıllar önceki halinden daha iyi olsa da o zamanları anımsatıyordu durumu. O günlerde günlerce intiharın eşiğinde sürüklenmiş, kimseyle konuşmamış, yememiş, içmemiş, dünyayla tüm bağlantısını kesmişti. Şimdi işe normal hayatına devam etmeye çalışsa dahi yemek yiyemiyordu. En son ne zaman aldığı bir tabıldotta herhangi bir yemeği bitirmişti hatırlamıyordu bile. Ki bu yüzden sürekli mide bulantıları ve halsizlikle boğuşuyordu birkaç gündür.

Lakin artık lisede değildi ve erkekleri sevebildiğini kendine itiraf edeli yıllar olmuştu. Yani şu anki durumunu çoktan aşmalıydı. Ama ne yazık ki baharın ortalarına gelmelerine rağmen Bahadır hala duygularını kabulleneli haftalar olduğu halde vaziyetine çare bulmuş değildi. İlyas'ı gördüğü her yerde ivedilikle kaçmak dışında bir şey gelmiyordu elinden. Zira genç adama bakarsa tüm duyguları ortaya saçılacakmış gibi korkuyordu. Nedense kara gözlü gencin ona bakınca tüm gerçeği ayan beyan göreceğini sanmaktaydı.

"Bu pazar Beşiktaş-Eskişehir maçı var beyler, Eskişehir'e gidiyoruz değil mi?"

Yemekhane masasında yankılanan ses Alparslan'a aitti. Yemeğini iştahsızca yemeye çalışan Bahadır daldığı düşünce dehlizinden sıyrılarak karşı çaprazındaki arkadaşına baktı. Günlerdir devam eden bir mide ağrısı varken yemek tam bir işkenceydi.

"Gidiyoruz kardeşim."

Tüm dava yoldaşları kara kartallı olduğu için alacağı cevabı herkes biliyordu. Mustafa'nın cevabından sonra Hüseyin, Yusuf, Bahadır, Sinan, Taylan'dan da onaylayan sesler yükseldi.

"Bu sezon şampiyon olamazsak kulübü basalım, başka türlü içim rahatlamaz."

Taylan'ın sözlerine Bahadır sesli gülmekten alamadı kendini.

"Katılıyorum yoldaş, elimiz değmişken federasyonu da tepeden tırnağa değiştirelim."

Yusuf ciddi ifadeyle konuşurken diğerleri yüzlerinde alaylı bakışlarla izliyordu.

"Sonra da ver elini hükümet. Her şey ufak bir direnişle başlar zaten."

Hüseyin işi iyice sulandırırken yanında oturan Sinan ensesinde sesli bir tokat patlattı.

"İşi sulandırmasan olmuyor zaten değil mi dede?"

Genç adam huylanmış gibi geri kaçıp yüzündeki hınzır ifadeyle ensesine kaşırken Sinan'ın sözlerine cevap verdi.

"Haşa huzurdan hocam, sizin olduğunuz yerde olanca ciddiyetimle konuşurum her zaman."

Gülüşler masadan taşıp yemekhaneyi doldursa da kimse umursamadı. Muhabbetleri bu minvalde devam ederken Bahadır da elinden geldiğince onlara katılmaya çalıştı. Ta ki günlerdir kaçmaya çalıştığı gencin büyük kapıdan yanına kütüphanede gördüğü ekiple girdiğini görene kadar.

Koca yemekhanede çıkışa yakın oturmak tamamen onların suçuydu. Eğer burada yemiyor olsalardı İlyas'ın güzel gülüşüyle aynı kızla konuştuğuna şahitlik etmezdi Bahadır. Az önce aldığı küçük lokma ağzında koca bir kayaya dönüşürken küçük grubun kendisine yaklaşmasını izliyordu. Sanki hayatlarında her şey yolundaymış gibi muhabbet eden bu gençler öylesine korkunç görünüyordu ki kalkıp İlyas'ın ağzını burnunu kırmak istiyordu.

Taşırsın Yeryüzüne Ebedi Tohumları Where stories live. Discover now