chapter ten

2.1K 281 132
                                    

10- I'll hold you

Ağlama seansımdan geriye kalan kırmızı gözlerim ve ona eşlik eden kırmızı burnumla beraber kucağımdaki Minjun'u severken kendimi fazlasıyla rahatlamış hissediyordum. Günlerdir omuzlarımda asılı olan yükler birer birer hafifliyor da geriye nahoş bir huzur bırakıyordu sanki. Jisung'la konuşmak beni doğru yola nihayet sürüklemiş, aklımı başıma getirmişti.

"Babiş uykum geldi." Gözlerini ovuştura ovuştura yanıma gelen bebeğimle beraber kafamı saate çevirmiş, gerçekten de şekerleme saati olduğunu fark etmemle beraber Minjun'u Minho'ya postalayarak ayağa kalkmıştım.

"Tamam bebeğim, gideriz şimdi eve." Eğilip Younghan'ın yanaklarına öpücükler kondurdum ve masanın üzerine bıraktığım telefonu elime alıp derin birkaç nefesin ardından Hyunjin'in numarasını çevirdim. Anormal olan hiçbir şey yoktu fakat çalan telefonun açılmasını beklemek uzun zamanın ardından ilk defa kalp atışlarımla oynuyor, sersem bir heyecanın içerisine sürüklenmemi sağlıyordu.

"Efendim Jeongin?" Beni bekletmeden yanıtladığında telefonu kendimden uzaklaştırarak boğazımı temizlemiş, hemen ardından dudaklarımı aralamıştım.

"Younghan'ın uykusu gelmiş, bizi alabilir misin?" Bir elim telefondayken diğerini belime yerleştirmiş ve evin içerisinde minik turlar atmaya başlamıştım. Beni izleyen Minho ve Jisung şu anda önceliklerim arasında ne yazık ki yer almıyordu, tamamıyla alacağım cevaba konsantre olmuş bir vaziyetteydim.

"10 dakika içerisinde orada olurum, istediğiniz bir şey var mı?"

"Hayır yok, gelince görüşürüz." Diğer konuşmalarımıza nazaran bu sefer sakin kalmayı becerebilmiştik ve bu fazlasıyla önemli bir şeyi başarmış gibi hissettiriyordu.

"Gözlerim doğru mu görüyor? Jeongin kendi isteğiyle Hyunjin'i aradı ve bağırmadı mı? Tanrım başımıza taşlar yağacak." Minho kucağına postaladığım Minjun'u kolları arasında tutmuş aynı zamanda benimle uğraşırken, Minjun olmasa çoktan üzerine atlayıp saçlarını yolacak olmam yadsınamaz bir gerçekti. "Harika kocam sayesinde değil mi? Kocam, gel buraya öpeyim seni!" Minho kucağındaki bebeğin huysuzlanmaması adına sesini azıcık yükseltmekle yetinip Jisung'ı yanına çağırırken, gözlerimi devirip oğlumun yanına geri dönmüştüm.

"Geldim." Jisung üzerindeki mutfak önlüğü ve elindeki spatulaya aldırmadan yanımıza gelip Minho'nun üzerine eğilirken çabucak Younghan'ın gözlerini her iki elimle de kapatmış, minik yavrumun göz sağlığını elimden geldiğince korumaya çalışmıştım.

"Baba! Beni de öp." Jihoon koşa koşa Jisung'ın bacaklarına yapışıp ikisini birbirinden ayırdığında Minho'dan dökülen serzenişler yüzümü güldürürken ellerimi Younghan'ın gözlerinden ayırmış ve ışığa alışmak için kırpıştırdığı göz kapaklarına minik buseler bırakmıştım.

"Seve seve döveceğim seni gel buraya." Minho Jihoon'u kovalamaya başlamadan önce Minjun'u tekrardan kollarım arasına bıraktığında Younghan'la beraber onu güldürme çabalarına girişmiştik bile.

"Hyunjin Babam da gelip sevsin mi bebişi? Beraber oynarız, lütfen." Younghan koltuktan inmiş, yerde zıplaya zıplaya babasını istediğini söylerken beni dinlemeye pek de tenezzül etmiyor gibiydi.

"Oğlum baban gelecek zaten, 10 dakika beklememiz gerek sadece." Uykunun getirisi olan huysuzluğu iyice gün yüzüne çıkarken Hyunjin'in bir an önce gelmesini dilemeye başlamıştım. Younghan her ne kadar tatlılık abidesi bir çocuk olsa da babasından aldığı inadı zaman zaman kendini belli etmekten gocunmuyor, sinirlerimle oynamaktan zevk alıyordu.

"Şimdi gelsin bebeği sevelim işte." Younghan sesini gittikçe daha da yükseltirken hem kucağımdaki Minjun'u hem de beni zora sokmak için resmen elinden geleni yapıyor, dolu gözleri birazdan ağlayacağı uyarısını başarıyla iletiyordu.

slump. hyuninWhere stories live. Discover now