54- İlk Öpücük

20.3K 2K 736
                                    

Araf

Vücudumu yavaşça esneterek üzerimdeki yol yorgunluğunu atmaya çalışırken devamlı kapanmak için fırsat kollayan gözlerimi tekrar tekrar kırpıştırdım. Son birkaç durak kalmıştı. Sonra buluşma noktasına gidecek ve bu yorgunluğumu üzerimden atmamı sağlayacak tek şeyi görecektim. Cennet'i...

Nihayet inmem gereken durağa geldiğimde hızlıca oturduğum yerden kalktım ve otobüsten indim. Okulda bir boşluk bulduğum an bilet almıştım. Cennet'in haberi yoktu. Dün geceden beri otobüs yolculuğu yapıyordum. Sabah erken saatlerde inmiş, eve geçerek biraz dinlenmiştim ancak yol yorgunluğu hâlâ üzerimdeydi. Yine de hepsi Cennet'i görünce geçecekti.

Yürümeye başlarken keyifle sırıttım. Acaba nasıl bir tepki verecekti? Şaşkınlıktan dayak bile yiyebilirdim. Gelmemi hiç beklemiyordu çünkü. Ona haftaya geleceğimi söyleyerek sürpriz yapmak istemiştim. 

Kenan'ın ve Selen'in geleceğimden haberi vardı. Cennet'i zorla dışarıya çıkarmışlardı ve şu an bir kafede oturuyorlardı. Birkaç dakika içinde yanlarında olacaktım. Adımlarımı hızlandırdım, birkaç dakika sonra onu görecek olmak sabırsızlığımı körüklemişti.

En sonunda oturdukları kafeden içeriye girdiğimde Kenan'ın ve Selen'in kapıya bakan tarafta, Cennet'in ise tam karşılarında oturduğunu görmüştüm. Sırtı bana dönüktü ve yalnızca kabarık saçlarını görebilmek bile içime inanılmaz bir heyecan yayıyordu.

Kendimi nasıl belli edeceğime karar veremiyor olsam bile bir an önce onu görmek, yanında olmak istediğim için masalarına doğru ilerlemeye başlamıştım. Kenan'la göz göze geldiğimizde sırıttığını gördüm. Özlemden perişan halde olmamdan keyif alıyordu.

"Cennet, sana öğrendiğim bir sihir numarasını göstereyim mi?" Kenan'ın sorusuyla Cennet, ilgisizce pipetini içeceğinin içerisinde hareket ettirdi. "Göster," dedi hevessiz hevessiz.

"Önce ellerini ver," dediğinde Kenan'a kaşlarımı kaldırarak baktım. "Pardon, ellerini verme. Bu numarada elleri kullanmıyorduk," diyerek kıvırdı.

Cennet'in kafa karışıklığının yüzüne nasıl yansıdığını göremesem de hayal edebiliyordum. Muhtemelen Kenan'ın ne saçmaladığını sorgulayan bir bakış vardı yüzünde. Yine de bozuntuya vermeyip "Ne yapayım?" diye sordu.

"Sadece ellerimin hareketini izle." Kenan, ellerini Sihirli Annem'deki perilerden öğrendiği şekilde hareket ettirdiğinde yüzümde tuhaf bir ifadeyle onu izliyordum. "Hokus pokus," diyerek ellerini bana doğru savurduğunda Cennet, merak ederek Kenan'ın ellerini takip etti.

Göz göze geldiğimizde yüzümdeki tuhaf ifade silinmiş, tüm suratımı kaplayan bir şekilde gülümsemiştim. Cennet'in önce yüz ifadesi donarken dudakları şaşkınlıktan aralık kaldı. Hayal görüyor olma ihtimaline karşın gözlerini kırpıştırdığında "Güzelim?" demiştim. 

"Araf?"

Hızlıca ayağa kalkıp bana sıkı sıkı sarıldığında kollarımı özlemle ona dolamıştım. "Nereden çıktın sen?" diye sordu titreyen sesiyle. Aynı zamanda sesinde azarlar bir ton da vardı. Ona haber vermediğim için olduğunu düşünüyordum. 

"Nereden çıktığımı babaannem anlatmadı mı?" dediğimde elini hafifçe omzuma geçirmişti. Gülerek onu geriye çektim ve çoktan yaşarmış gözlerine baktım. Yüzünü avuçlayıp yanaklarındaki ıslaklığı silerken konuşmuştum. "Boşluğum vardı, ben de geleyim dedim."

"İyi yapmışsın." Cennet, tekrardan bana sarıldığında çenemi saçlarının üzerine yaslamıştım. Göz ucuyla Kenan ve Selen'e baktığımda bizi izlediklerini görmüştüm. Kenan, tanık olduğu bu anı sık sık kullanacağını belli eden bir şerefsizlikle gözlerime bakıyordu. Selen'in onu nasıl miyavlattığını bilmesem korkacağım bir bakıştı.

0 RH (-) | TextingWhere stories live. Discover now