3

108 11 2
                                    

The Reichenbach Fall bölümüne özel bir şeyler yazmak istedim ama fazla Mycroft ve Sherlock ağırlıklı olmadı sanki <3
...

Üç kurşun, üç tetikçi, üç kurban
"Adamlarım atladığını görmezse tabii"

"İstediğin her şeyi yapabilirsin bana ama onları tetiği çekmekten alıkoyacak hiçbir şey yok"

Mycroft olacakları bilerek yüzüne alaycı bir ifade takındı. "Ben engellemezsem tabii" Onun gibi bir adam için üç tetikçiyi engellemek hiç zor değildi

"Bu dünyadaki üç arkadaşın da ölecek, eğer sen-"

"Eğer ben hikayeni tamamlamak için kendimi öldurmezsem"

"Bak seyircilerin bile var artık" diyerek dedektifi yönlendirdi Moriarty. Onlar sıradan insanlar değildi, sadece yapbozu oluşturan parçalardı

Sherlock beton zemine çıktı. Bir adım daha atsa onu feci bir ölümden kurtaramayacak yere

"Bana bir dakika verir misin?"

13 ihtimal arasında bu da vardı elbette. Sherlock'un Moriarty'i yok etmeden atlamak zorunda kalması

Cızırtılı rüzgar seslerinden başka ses duyulmadığı bir kaç saniye sonra Sherlock'un bir reverans yaparak beton zeminden indiğini gördü

"Elimde sen varken, ölmeme gerek yok"

Moriarty'in etrafında dönerek bu sözleri söylerken ciddi olduğu gayet anlaşılıyordu. Sherlock'un karşısındaki katilin zekice davranıp bu planı bozacağı da. Ama istedikleri şey buydu zaten. "Beni yok etmek için kendi ölümüne cesurca atılacak" demişti Sherlock

"Sherlock, ağabeyin ve Kralın bütün atları toplanıp bana istemediğim bir şeyi yaptıramadılar" İstese yaptırabilirdi Mycroft. Onun sadece bu yalana inanıp, özgüvenin kendisini koruyacağına güvenmesini istemişti

"Evet ama hatırlasana, ben ağabeyim değilim"

"Ben senim, her şeyi yapmaya hazırım. Yanmaya hazırım. Sıradan insanların yapmayacağı şeyleri yapmaya hazırım"
Sıradan insanlar kesinlikle kendini 4 katlı bir binadan atmazdı

"Sıradansın, meleklerin tarafındasın"

"Meleklerin tarafında olabilirim, ama sakın onlardan biri olduğumu düşünme"

Katilin yüzünün düştüğünü biliyordu Mycroft. Ama kendinden ödün vermeyip soğukkanlılıkla elini uzattı

"Teşekkür ederim, Sherlock Holmes"

"Hayatta olduğum sürece, arkadaşlarını kurtarabilirsin, bir çıkış yolun var"
Çıkış yolu benim, bunu biliyor

"İyi şanslar sana"

Tek bir kurşun sesi çatıda yankılandı ve bunlar Moriarty'in son sözleri oldu. Sherlock'a fena halde kafayı takmış katilin sonu böyle olmuştu işte. Cesurca ve acısız. Ona yakışan türde

Ve şimdi sıra kardeşinin sonundaydı

Gözleri zemine bakmasına rağmen ayak seslerini duyduğunda neler olduğunu anladı. Dedektif eski yerini almıştı

Beklediği mesaj geldi

LAZARUS

LAZARUS IS GO

Doktor taksiden indi. Mycroft telefonunu cebine koyarken onun aksine Sherlock değerli biriyle konuşmak için kulağına götürdü.

"Benim hakkımda söyledikleri her şey doğruydu. Moriarty'i ben yarattım"

Bundan sonrasını duymasına gerek yoktu Mycroft'un. Kardeşinin ve tatlı arkadaşının konuşması onu hiç alakadar etmiyordu. Artık Sherlock ile bağlantı kurmasına gerek yoktu. Şimdilik

Yine de kulaklığını takmayı sürdürdü

"Ben sahteyim. Gazeteler başından beri haklıydı. Bayan Hudson ve Molly'e söyle."
Şuan namlunun ucunda duran kadına ve camdan olanları takip eden otopsi doktoruna

"Tetikçinin ateş etmesini engelleyin" Telefonu kulağına yaklaştırıp söyledi

"Ne yapayım?'

"Bu telefon konuşması, benim notum olsun. İnsanlar böyle yapar, değil mi?"
Sherlock kendini insan olarak adlandırmıyordu halbuki

"Ne zaman not bırakırlar?"

John bir kaç adım kımıldadı. Yerinde duramadığını biliyordu Mycroft. Zor olmalıydı

"Olduğun yerden kımıldama" Bu planın en hassas noktasıydı. Doktorun görüş alanını kapatın ambulans istasyonunun önünde durmasını sağlamak. Ama endişeye gerek yoktu çünkü dedektif bu noktada fazla katıydı. Doktorun her halükarda onun sözünü dinleyecek olmasına rağmen

"Gözlerini benden ayırma"

"Lütfen benim için bunu yapar mısın"

Az sonra kardeşinin cüretkar intiharını izleyecek olan Mycroft'un duyduğu cümlelerdi bunlar

"Elveda, John"

Telefon kibarlıktan uzak bir şekilde beyni patlamış olarak zeminde yatan Moriarty'in cesedinin yanına atıldı

Dedektif kollarını iki yana açıp kendini boşluğa bırakırken paltosu rüzgarın kuvveti ile dalgalandı. Bunların hepsi bir oyundu, evet. Ama Mycroft garip hissetmekten kendini alamadı. Kardeşi şuandan itibaren teknik olarak ölüydü

Dedektifin bedenin yere çarpması gerekirken şişme atlama yatağına temas etti. Caddede bir bisikletli doktora çarptı. Sahte beden yerden kaldırırken dedektif boylu boyunca yere uzanıp koltuk altına nabzını durdurması için top koydu. İnsanlar etrafında toplanıp sahte kanlar ile caddeyi süslemeye başladılar. Her şey çok hızlı olmuştu

Bir kaç dakika sonra Sherlock'un açık kalmış gözbebekleri arkadaşının yığıldığı yere kitlendi. Ve doktorun "o benim arkadaşım, lütfen" yalvarışları ambulans sirenlerine karıştı

...

Mycroft rahat deri koltukta gazetesinde duran ana haberi okuyup bir kenara bıraktı. "Sahte Dahinin İntiharı" Kardeşinin intiharı en çok gazetecilere yaramıştı anlaşılan.

Ellerini birbirine kilitleyip çenesine dayamışken arka koltuktan tanıdık bir öksürük sesi geldi

"Mezarımdan geliyorum da, John'a olanları söylemediğim için biraz pişmanlık duyuyorum"

"Bunu yapmak zorundaydık Sherlock"

"Mezarımın başında benden son bir mucize istedi. Ölü olmamam için"

Dedektifin sesi hayli kırgın çıkıyordu ama bunu atlatacağını düşündü Mycroft. Sherlock duyguları ağırlıklı olmayan bir adamdı. Olanlardan etkilenmesi kısa süre içinde geçecek, kendini görevine adayacaktı

Ya da kendisi böyle emrettiği için düzelecekti. Zorunda olduğu için

Kahvesinden bir yudum aldı

"Lestrade senin ölmediğini kanıtlamaya çalışan kişileri ısrarla yalanlıyor. Aklının bir köşesinde teorileri mantıklı bulduğuna eminim"

Sherlock sesini çıkarmadı. Mycroft ayaklanırken başını çevirip göz ucuyla baktı sadece ağabeyinin yüzüne

"Şimdi ölü olmanın tadını çıkarmanın zamanı sevgili kardeşim. İnsanın ayağına her zaman böyle bir fırsat geçmiyor"

Dedektifin yüzünde bir sırıtış belirmişti şimdi. Aynı Mycroft iki yıl sonra Baker Sokağına döneceğinin haberini verdiğinde ki gibi



Mycroft x Sherlock - oneshotHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin