1. Bölüm

86.2K 1.9K 101
                                    


Facebook Grubumuz: Dilara Büyük'ün Kaleminden

Instagram: dilaraabuyuk

IG: dilarabuyukromanlari

Snapchat: dilaraabuyuk



Keyifli okumalar :)



Gökyüzünden tane tane düşen yağmur damlaları yüzümü yalarken, duygu barındırmayan bakışlarım etrafta geziniyordu. İçimdeki boşlukla, eskiden benim için huzur anlamını taşıyan şehri seyrediyordum. Huzur bulmak istediğimde buraya gelirdim. Sabah ya da akşam, fark etmiyordu. Aslında gece karanlığında bu şehir daha bir güzel oluyordu. Evlerin pencerelerinden yansıyan ışıklar, caddeleri aydınlatan sokak lambaları, karanlık semtler... Her şey birbirine o kadar uyumluydu ki, tek kelimeyle göz kamaştırıcıydı. Güzel olan ise buranın sessizliğiydi. Şehrin gürültüsünden, çocukların çığlıklarından, korna seslerinden, insanların bağırarak iletişim halinde olmasından uzak bir yerdi burası. Belki de bu yüzden buranın anlamı benim için çok farklıydı. İhtiyacım olan huzuru her zaman burada buluyordum. Burası benim sessiz ve saklı tepemdi. Ne zaman ikilemde kalsam, ne zaman duygularım dağılsa, burada saatlerce oturur ve en iyi doğru bulmaya çalışırdım. Her zaman geliyordum, geliyorduk. Fakat artık her şey eskide kalmıştı.

Eskiden...

Dudaklarım, bu kelimenin aklıma düşürdüğü anılarla yukarı doğru kıvrılırken, bu bilinçsiz hareket içime öfke tohumları serpiştirdi. Çünkü bu, hâlâ duygusal davrandığım anlamına geliyordu ve ben hiçbir şekilde duygularımla hareket etmek istemiyordum. Duygular artık bana sanki yabancı gibiydi. Aslında biliyordum ki bu tebessüm, hayal kırıklığımı ortaya seriyordu. Sadece eskiyi ve bir kapanışı gösteren ufak bir tebessümdü.

Eskiden...

Elimden alınan çok şey oldu. Bunların içinde en önemlisi de masumluğumdu. Masumluk benim için birçok kişi de olduğu gibi, sadece bekâret demek değildi. Bacak arasındaki et parçası bana masumluğu anlatmıyordu. Hiçbir zaman böyle düşünen biri olamadım. Bekâret sınırlı bir şekilde önemliydi benim için, ama onu kaybeden bir insanı da masum değil diye tanımlamazdım. Dünyaya gelen bir bebek masumdu, fakat büyüdüğünde o masumluğu bir şekilde ortadan kayboluyordu. Karakter meselesi de değildi aslında. Sadece şartların getirdiği bir kayıptı. Belki de bu yüzden bu kelimenin anlamı benim için apayrıydı.

Masumluk, benim için daha çok insanlık demekti. Güven demekti. Sevgi demekti. Karakter demekti. Her insan masum doğardı ama onu koruyabilmek, yılların onu senden almasına izin vermemek asıl olaydı.

Ben her zaman iyi olmaya çalışmıştım. İnsanlara yardım eden, insanları seven ve sayan, onlara güvenen ve güvendiğim insanların sonuna kadar arkasında duran. Kötü biri değildim. Kimseye kötülük yapmamıştım, çünkü vicdanım buna müsaade etmezdi. Önyargılı değildim, çünkü farklı insanlar, farklı dinler ve farklı kültürler arasında büyümüştüm. Önyargının ne kadar berbat bir şey olduğunu arkadaşlarımda görmüştüm. Henüz bir öğrenciyken okuldaki gruplaşmaların farkındaydım. Ben belki de en şanslı olanlardandım, fakat sevdiklerim çok fazla üzülmüşlerdi bu konular yüzünden. Belki de bu yüzden, her zaman içimde bir tereddüt vardı.

Ben gördüm. Ben sevdim. Güvendim. Adadım. Ve aldandım.

İhanet...

Bu kelime benim hayatımı değiştiren bir kelimeydi. Hayatımı parçalara ayırandı. Hayatımı altüst edendi. Beni yıkandı. Beni mahvedendi. Beni tüketendi. Benliğimi kaybetmeme sebep olandı. Beni öldürendi. İşte sadece altı harf ve üç heceden oluşan bu basit kelime, benim bu duruma düşmeme sebepti.

ENSEMDEKİ NEFES (KİTAP OLDU)Where stories live. Discover now