11

199 14 1
                                    

Savaş'tan

Kahvaltıyı zaten hazırlamayı beceremediğim için bari bulaşıkları yıkayayım diyerekten bulaşıkları masadan toplayıp lavaboya koydum.

Lavabodaki suyun gitmemesi için tıkayıp içine de köpük olsun diye bulaşık deterjanı sıktım.

Elimle karıştırıp köpürttükten sonra bulaşıkları suya batırıp çıkarıp kenara koymaya başladım.

Sifon sesiyle Atakan'ın tuvaletten çıkmakta olduğunu müthiş zekâmla anlayıp daha hızlı bir şekilde yıkamaya devam ettim.

Bir anda tabağın suya düşmesiyle her yer köpüklü su olmuştu -ben de dahil.

"Dışarı çıka- Savaş! N-ne yaptın lan?"

Katıla katıla gülüyordu şerefsiz.

"İyilik yapıp bulaşıkları yıkıyordum. Hıh."

"S-savaş b-bu mu y-yıkamış halin senin? PUHAHAHAHA!"

"Ne gülüyorsun? Sen yapsaydın o zaman."

"Üzülme yavrum ben yaparım. Geç hadi sen üstünü değiştir."

Havluyu alıp bana doğru yaklaşmasıyla garip garip ona baktım.

"Ne bakıyon aval aval?"

"Ben mi?"

"Yok, şuradaki camdaki teyze."

"Hani?"

Tam kafamı çeviriyordum ki Atakan elini yanağıma koyup yüzüme havluyu yaklaştırdı ve yüzümde olduklarını unuttuğum köpükleri sildi.

"S-sağ ol."

Hop, kalbim ne oluyoruz!?

"Sen kekeledin mi sanki?"

Şüpheyle bana bakmasıyla geri çekildim hemen.

"N-ne alakası var? Üstümü değiştirmeye gidiyorum ben. Sen de siliver şuraları."

"Dışarı çıkalım mı?"

"Beraber?"

"Hmhm. Niye, o kadar mı utandırıyorum seni yanındayken?"

"Hayır öyle demek istemedim. Sadece... yani biliyorsun. Biz hiç beraber bir şeyler yapmadığımız için garip geliyor birden aramızın düzelmesi."

"Düzeltmeye çalışıyoruz hatalarımızı. Ne var bunda?"

"Bir şey yok. Tamam, çıkalım. Giyin sen de."

Odama doğru uçarak geldim. Kıyafetlerime baktığımda sanki hiçbir şeyim yokmuş gibi gelmişti.

Hiçbirini kendime yakıştıramadığım için bayadır düşünüyor olmalıyım ki Atakan seslendi:

"Savaş! Daha giyinmedin mi?"

Odama dalmasıyla çıplakmışım gibi ellerimi kendime siper ettim.

"Ne dalıyorsun odama öküz?"

"Benden mi utanıyorsun oğlum. Sen de olan bende de yok mu sanki?"

"Yok tabii. Boy ölçüşemezsin."

"Savaş!"

"Tamam tamam. Ne giysem karar veremedim sadece. Sence ne giyeyim?"

"Bana niye soruyorsun ki? Orada işte kıyafetlerin seç bir şeyler."

Harbiden neden ona sormuştum ki? Asla onun düşüncesini önemsediğimden falan değildir yani. Karar veremedim o kadar.

"Daha ne kadar bakışacaksın kıyafetlerle Savaş? Çekil bakayım. En sevdiğin renk?"

"Kahverengi."

Atakan kıyafetleri biraz karıştırıp bir şeyler verdi.

"Al ve giyin artık. Montunu da giy. Hava soğuk."

"Beni mi düşünüyorsun sen?"

"H-hayır, ne alakası var?"

"Sen kekeledin mi az önce? Dejavu olduk ama karakterler değişti."

"Her neyse gidelim."

"Anahtarı sen alsana."

"Aldım zaten."

"Telefonum nerede?

"Bende."

"Cüzdanım?"

"O da bende."

"Kulaklıklarım da sende mi?"

"Evet. Her şeyini aldım yürü artık."

"Çok düşünceli bir kocam var."

Atakan'ın dil çıkarmasıyla güldüm.

Ayakkabılıktan ayakkabımı alacaktım ki Atakan'a döndüm:

"Hangisini giyeyim?"

"Of Savaş!"

Bayılıyorum bu ikiliye. Çok şapşallar.

Uğraşma Benimle (bxb)Tempat cerita menjadi hidup. Temukan sekarang