ep.20

154 19 23
                                    

öfke kaynayan kanı ile damarları boyu yayılırken vücuduna kapının önünde duran genci hışımla içeri çekti. kızıl oğlanın bedeni evin içinde savrulurken jeno halihazırda sıktığı bileği bırakma niyetinde değildi. üstelik var gücüyle sıkma kuvvetini arttırıyor, binanın önündeki paparazilere rağmen evine gelme cüreti gösteren gencin canını acıtmayı arzuluyordu. 

"tanrı aşkına! nereden başlayacağımı bilmiyorum jaemin, ah pardon wineboy mu demeliydim?"

"yargılamadan ve şu saçma mesafe hitaplarına dönmeden önce beni anlamaya çalışmaya ne dersin jeno?"

alayla kahkaha attı jeno, zira koyduğu mesafeyi saçma gören kişi aylardır sapık gibi gizemli kimliği ile hayatına müdahale eden kişiydi ve dolayısıyla fazlaca sürdürdüğü saygının bu şekilde yorumlanması sinir kat sayısını artması adına tetikliyordu. 

"empati yapmamı istediğiniz nokta tam olarak nedir merak ettim açıkçası."

jeno'nun sıktığı bileğini kurtarıp demirli sandalyeye oturdu. yağmurun esir aldığı gökyüzü kapkaraydı, tıpkı korkuyla titreyen ruhu gibi... odaya olabildiğince az sızıyordu güneşin saklanan huzmeleri, ışıklar kapalı, ortam kasvetliydi. derin solukları ciğerlerine iletirken kasılan çenesi ile öfke nöbeti geçiriyormuş gibi bir ifadeye büründü kızıl oğlanın siması. jeno'nun hayal kırıklıkları barındıran harelerine çıkan keskin bakışları ürkütücüydü, hızla sallamaya başladığı bacağı ise jeno'yu susup boyun eğmeye itiyordu. üstelik sabaha karşı gördüğü haberlerle eve dönerken kurduğu tek hayal jaemin'in suratının tam ortasına okkalı bir tokat indirmek iken...

"karşına direk çıkamazdım, çıkmayacaktım da bir süre daha lakin gözlerimin önünde kapıldığın umutsuzluk kalbimi kırdı."

"şuan benimle daha fazla alay ettiğinizi düşünmeye başladım. söyledikleriniz tutarlı değil. aylarca dakikları saydırdınız bana, bazen sapık olduğunuzu bile düşündüm. hakkımda haddinizden fazlasını biliyorsunuz ve hissettirdikleriniz çok tanıdık. şimdi süslü edebi cümle bataklıklarına girip vaktimi almayın rica edeceğim."

"sikeyim şu hitap şeklini jeno lee! bir boktan haberin yok! söyleyemiyorum çünkü zamanı değil ve sen işleri daha da zor hale getirmeye yeminli gibisin. tanrı aşkına, tek hedefin beni çıldırtmak mı?"

aniden yükselen ses tonu ile ortamın renklerini daha da koyulaştırdı jaemin. bağırışları genç oğlanın kulaklarına dolup algıları kelimeleri seçerken yutkunmakta güçlük çekmiş, nedensizce korkmuştu o an için. sustu, bir süre kalçasını yasladığı kapı pervazında ara ara gelen irkilmeler ile gergin genci izledi.

oturduğu sandalye öfkeyle salladığı bacağı ile gidip geliyor, sıktığı yumrukları avuç içlerine derin izler bırakıyordu.

"önce sakin olmayı öğrenmelisin. zira düştüğümüz bu durumun sebebi olarak toparlamak için mantıklı düşünmeye ihtiyacın olacak."

gece karası saçlı çocuğun söyledikleriyle kahkaha attı kızıl tutmaları boyun çizgisinde dağılan genç. az önce kendisini yargılayan ekstra olarak itina ile seçtiği duvarlı sözcükler ile sınırları zorlayan jeno çok hızlı geri adım atmıştı.

 hışımla ayağa kalkmasıyla savrulan tabure beklenmeyen türden yüksek türden çıkarttığı ses ile halihazırda ayakta olanı ürkütürken istemsizce bir kaç adım geriledi. lakin iki adımın ötesine gitmedi, kızıl olan mesafenin açılmasına izin vermeden bileğini kavramış, bedenini duvarla arasına sıkıştırmıştı.

"bu durumda olmamızın tek sebebi sensin Jeno, sen ve senin aklımı başımdan alan benliğin."

"yapma jaemin, berbat savunmalarına yenisini ekleyerek kafamı daha da karıştırma."

softcore°nominHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin