chapter 07

338 38 8
                                    

Yüzüne vuran güneş ışığıyla gözlerini kırpıştırdın, birkaç dakikadır uyanıktın ve gece olanlar hakkında düşünüyordun. Garip hissettirdi.

Erwin yanında yoktu, erken saatlerde yanından ayrılmış olabileceğini düşündün ki muhtemelen öyleydi. O bir komutandı, komutanın ve sevdiğin adam. Dün gece kapının önündeki arkadaşlarına durumunu nasıl açıklayacağını düşündün, ne tür bir yalan uydurman gerekiyordu? Bilmiyordun. Ve aslında, uzun zamandır hiç bu kadar güzel bir uyku çekmemiştin.

"Neyse." düşünmeyi bırakıp yatağından kalktın, hızlı bir şekilde yıkandın ve üniformanı üzerine geçirdin. Fazla vaktin yoktu ve bir an önce aşağıya inmen gerekiyordu, bir değişiklik yaparak saçlarını açık bırakmaya karar verdin.

Aşağıya inmek için kapıdan çıktığında, koridorda Hanji ile karşılaştın. Sana geldiğini anlamak zor değildi, yüzündeki gülümseme ise bunu kanıtlar nitelikteydi.
Ya da, "Biliyorum." gülümsemesiydi.

"Günaydın!" onun yaptığı gibi gülümsedin, ancak o, sana karşılık vermek yerine yüzüne eğildi ve nemli saçlarını karıştırdı.

"Dün benim odamda birlikte çalışıyorduk, tamam mı?" arada bir etrafına bakınırken cevap vermeni bekliyordu. Söylediği şeyi idrak ettiğinde, gözlerin büyüdü ve yanakların kızardı. Erwin ona söylemiş miydi? Eğer söylememiş olsaydı, Hanji'nin şu an seni soru yağmuruna tutacağından emindin, yani söylemişti.

"Tamam." dedin kadını arkanda bırakıp hızlı adımlarla uzaklaşırken. Eylemlerini gerçekleştirmeden önce iki değil, üç kere düşünmen gerektiğini not aldın aklının bir köşesine. Kız arkadaşına güveniyordun, sadece utancını gizleyemedin. Seni gülümsetmeyi başaran nadir insanlardan biriydi Hange Zoë, ayrıca burada yakınlaştığın ilk kişilerdendi. Onu ne kadar terslersen tersle, yanından bir kere bile ayrılmamıştı hiç. Ona çok şey borçluydun.

"Beklesene ya!" diye bağırdı arkandan koşarken, uyanmayanların bile Hanji sayesinde uyandığına adın kadar emindin. Güldün ve kadının yemekhaneye kadar arkandan koşmasına izin verdin, en sonunda içeriye girdiğinizde seni yakaladı ve biraz fırça çekti. Tüm acemiler, takım arkadaşların ve orada bulunan birkaç kişi daha size gülerken Moblit yine kurtarıcın olmuş ve kadını senden uzaklaştırmıştı.

"Teşekkür ederim." dedin yerine otururken, Levi direkt olarak yanında bitmiş ve dün nerede olduğunu sormuştu. Söylenmeye devam eden arkadaşını işaret ettin, doğrusu bu olmasa da bazen doğrulara o kadar da ihtiyacın yoktu. "Beni mi özledin yoksa, Levi?"

Gülümseyerek sormuş olmana rağmen bakışları o kadar ciddileşmişti ki, sorduğun için pişmanlık hissettin. "Yakın zamanda Keşif gezisine çıkacağız." dedi önüne dönerken, kafanı sallayarak onayladın onu. Elbette, dedin içinden. Bu yüzden seninle konuşmak istemişti.

"Gözünün önünden ayrılmayacağım, meraklanma." dedin kısıkça, önüne gelen yemekten bir ısırık aldın ve bakışlarını acemilere çevirdin. Dikkatini çeken üç çocuk vardı ve onlara bakmak seni mutlu ediyordu, nedense eski günlerinizi hatırlatıyorlardı sana.

"Sorun gözümün önünden ayrılıp ayrılmaman değil," dedi Levi, kollarını önünde birleştirip kulağına fısıldarken. "Aynı takımda olmama ihtimalimiz var."

"Endişelenme, Levi." oturduğun yerden kalktın ve adamın omzunu sıvazladın, senin için endişelenmesi canını sıkıyordu.

Önemli olan sen değildin, Levi da aynı şekilde kendisinin değil de senin önemli olduğunu düşünüyor olmalıydı. Sen zaten, o gün orada ölmüş olmalıydın.

Farlan ve Isabel'i kurtarmadığın gün.

Arkadaşına özel bir gülümseme sundun ve biraz hava almak için dışarı çıktın. Erwin ile konuşmaya ihtiyacın vardı, hem de bir an önce.


flashback: – 遇见hange

"Belgeleri yanında taşıyorsa, tek bir seçeneğimiz var (

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

"Belgeleri yanında taşıyorsa, tek bir seçeneğimiz var (...) Onu öldürmek zorundayız." Levi, Farlan'a bakarken konuştu. Sarışın olan, diğerine ters bir bakış attı ve onu sessizce uyardı.

"Yüksek sesle söyleme bunu."

Isabel ikisini de meraklı gözlerle izlerken burun kıvırdın ve kafanı eğdin. İkisi de haklıydı, onu öldürmeniz ve Levi'ın bunu yüksek sesle dile getirmeyi bırakması gerekiyordu, biri duyarsa sıkıntı çıkabilirdi. Dinlenmek için buradaydınız.

Arkandan adım sesleri gelmeye başladığında derin bir nefes aldın. Elin, yanındaki torbanın altından kılıcını kavrarken susmaları için öksürdün, o sırada da fazladan bir ses işittiniz hepiniz.

"Onu gördüm... Hani, karar anı!"

Gerildin, Farlan'ın yüzü kaskatı kesildi bakışları kadının yüzünde gezindi. Levi ciddi bir ifadeyle arkandaki kişiye bakıyordu, kılıcını kavradığını fark ettin. "Sen neyden söz ediyorsun?" tok bir sesle sordu.

"Ben mi? Belli değil mi? Titanı yere mıhladığın andan bahsediyorum!" büyük bir heyecanla cevap verdi.

Hepiniz belli bir şekilde rahatlarken kadın, arkadaşını övmeye devam ediyordu. Fazla heyecanlıydı ve sesi fazla çıkıyordu, sinir bozucu bir tip olduğunu söylemen mümkündü.

"Ben Hange Zoë. Sen Levi'dın değil mi? Bunlar da Farlan ve Isabel." arkadaşlarını işaret ederken sıra sana geldi. Kendini yanına bırakırken omzuna vurdu. "Ve sen de Y/N olmalısın."

Kadını görmezden gelmene rağmen seninle konuşmaya devam etti, sorular sordu. Onu burada öldürmeyi bile düşünmeye başlamıştın.

Farlan kulağına "Zararsız görünüyor, biraz sosyal ol." diye fısıldarken gülmemek için dudaklarını birbirine bastırdın. "Ciddi olamazsın."

Neyse ki, kadın seni rahat bırakmaya karar vermiş ve biraz da Levi ile konuşmaya çalışmıştı. Sorularının çoğunu cevaplamaya çalıştı Levi, zorunda kaldı. Isabel de konuşmaya katıldığında sessizce onları dinledin.

"Sizi izlemek hayranlık uyandırıcıydı." diye mırıldandı Hanji, parmakları nazikçe önündeki saçlarını geriye atarken şaşkınlıkla bakakaldın. Sana sadece gülümsedi ve büyük bir heyecanla sorularını sormaya devam etti,  Isabel de aynı şekilde ona cevap verdi.

"Ne garip bir tip." dedin kadının uzaklaşmasını izlerken, sağ salim döndüğünüzde -dönebilirseniz- size yemek ısmarlama sözü bile vermişti.

Onunla ilk bu şekilde karşılaşmıştın, ilkti ve son olmayacaktı.

no regrets | erwin smithWhere stories live. Discover now