chapter 08

274 34 12
                                    

Gece yarısı kapının birkaç defa tıklatılmasıyla dinlendirdiğin gözlerini açtın, yerinden kalktın ve kapıya doğru ilerledin. Bu saatte, ki saatin kaç olduğunu bilmiyordun bile, seni rahatsız edecek kimse yoktu. Levi ve Hange dışında.

Hange saatin kaç olduğuna bakmaksızın yanına gelip seninle konuşabilirdi, bundan şikayetçi değildin ama o kadar eğlendiğin de söylenemezdi. Levi ise, çoğu zaman uyanık olup olmadığına bakmak için gelirdi.

Kapı kolunu çektin ve bir çift mavi gözle karşılaştın, mavi gözleri o kadar yorgun görünüyordu ki bir anda yere yığılacağını düşünerek ellerini ona doğru uzattın.

"Uyandırdım mı?" diye sordu ellerini, kendi ellerinin arasına alırken yüzünde küçük bir tebessümle.

"Hayır." onu içeri çektin ve ardından kapıyı kapadın. "İyi misin, sıkıntılı bir gün geçirmiş gibisin?" gözlerin endişeyle adamın yüzünde dolaştı, Erwin bu ilginden hoşnut bir şekilde güldü ve seni kollarının arasına çekti.

"İyiysen iyiyim." saçlarına küçük bir öpücük kondurdu, çok özlemişti seni. Özlemini gidermek için en iyi yolun sarılmak olduğunu düşündü Erwin, seni sıcaklığıyla sarmalama fikri hoşuna gidiyordu. "Günün nasıldı?" diye sordu.

"Hange ile konuşmuşsun." dedin kısık bir sesle, adamın kalp atışlarını net bir şekilde duyabiliyordun.

"Söylemeliydim, üzgünüm." geri çekilirken parmakları saçlarını okşadı, erken saatlerde ayrılmak zorunda kaldığı için de üzgündü. "Ama sorduğum soru bu değildi."

"Evet, seni duydum." diye mırıldandın bedenini koltuğa bırakırken, bakışların hâlâ Erwin'in üzerindeydi. Omuz silktin ve yanına oturması için elinle koltuğun üzerine hafifçe vurdun. "Hazırlık yaptık, her zamanki gibi. Levi ile konuştum, aynı takımda olmama ihtimalimiz olduğunu söyledi," doğru olup olmadığını teyit etmek için bir süre adamın cevabını bekledin, kafasını hafifçe sallarken yanına yerleşti.

"Gece de, bu yüzden gelmiş sanırım." diye ekledi Erwin, yanaklarına bir ısı yayılırken hızlıca onayladın onu. Küçük bir kıkırtı işitti kulakların, bu yanaklarının daha da kızarmasına neden oldu.

"Senin için endişeleniyor," dedi sakin bir ses tonuyla, ancak bir saniye sonra karamsar bir ruh haline büründü ve endişeyle gözlerinin içine baktı. "Ve ben de öyle."

"Erwin, eskisi gibi değilim." dedin net bir şekilde. Düşüncelerin de bu yönde miydi, yoksa söylemek için mi söylemiştin bilmiyordun ama öyle olmasını umdun.
"Fevri davranmıyorum, planlı hareket ediyorum."

"Aynısın." dedi parmağı yanağını okşarken, boynuna doğru bir yol izledi yavaşça. "Sana karşı bir şeyler hissetmeye başladığımda da aynıydın, şimdi de aynısın."

"Ne zaman?" diye sordun bu sefer, az önce duydukların istemsizce yüzünde bir tebessüm oluşturmuştu ve sen, fazla meraklıydın.

"Gerçekten merak ediyor musun?" kafasını geriye yatırırken kolunu omzuna attı, hiç olmadığı kadar huzurlu hissediyordu şu anda. Heyecanla kafanı salladın, "Ediyorum."

"Yeni yeni farkına varıyorum, sanırım seni ilk gördüğüm anda bir şeyler hissettim. Hayranlık, ya da başka bir şey; adına ne denirse artık, bilmiyorum. Güçlüydün, geri adım atmayacak kadar inatçıydın ve doğruyu söylemek gerekirse," güldü.

"İnatçı kadınlardan hoşlanmıyorsun." diyerek tamamladın onu. Duymak istediğin şeyleri söylüyordu Erwin, biliyordu seni, öyle ki – daha fazlasının mümkün olmadığını bilse de öğrenmek istiyordu. "Senin dışındaki inatçı kadınlardan hoşlanmıyorum."

Göz devirerek güldün ve devam etmesini işaret ettin, böyle dürüst bir adamın söylediklerinin hoşuna gitmemesinin imkanı yoktu. "Sen benim için bir kumardın, kazanıp kazanmayacağımı bilmiyordum ama oynamak istedim."

"Kazandın." dedin kafanı onun göğsüne yaslarken, geçmişini düşününce onun kazanmasını isteyeceğini hiç düşünmezdin ama olmuştu işte, o kazanmıştı ve geçmişin kaybetmişti.

"Kazandık." diye düzeltti seni, omzunu okşadı ve alnına dudaklarını bastırdı.

"Sen kazandın Erwin, ben kaybedenim." sıkıca yumdun gözlerini, kaybetmenin bu kadar mutlu hissettireceğini bilseydin eğer; daha önce kaybetmek istediğini söylemek istedin yanındaki adama.

Bunun yerine sessiz kaldın, sessiz kaldınız. O sessizlikte, onun sabah yanında uyanmasını dileyerek kendini uykuya teslim ettin.

no regrets | erwin smithHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin