7.Bölüm

522 42 97
                                    

@pile16 @Karadenizperisi61 @HilalYucel7 @HazanEgemen1 @Muptela34 @elena_rl16 💕

Zehra karargâhın girişinde kaldı bir süre öylece. İçeri girip girmemek de kararsız kalmıştı. İnsanın içindeki yalnızlıkla baş etmesi ne kadar da zordu aslında? Yıllardır alışkındı bu duyguya ama bazı anlarda içine düşen bu amansız hisse hiçbir şey diyemiyordu maalesef. Bahçenin en ücra köşesine doğru yürümekte buldu çareyi. Bir yandan da kulaklığını çıkarıp kulağına taktı ve ilerdeki kaldırıma doğru yürüdü. Oturdu. Şu anki hissettiği şeyin Kuzey'le hiçbir alakası yoktu ki bu arada sırada hep olurdu. Yalnız geçen terk edilen çocukluğunun hediyesiydi ona, öyle kabullenmişti bunu. Derin bir nefes doldurdu ciğerlerine. Gökyüzü mevsimin gereğini mi yerine getiriyordu bilinmez ama yağmur çiselemeye başlamıştı tam da şu anda. Kulağındaki kulaklığını çıkarmadan müzik dinlemeye devam ederek ayağa kalktı ve yaklaşık geçen bir saatin sonunda karargâha girmeye karar vermişti. Parmağını okutup turnikeden geçtikten sonra dinlenme odasına doğru ilerledi. Saat 1'e geliyordu, canı çay istemişti çayın saati olmazdı ya? Ceketini çıkarıp koltuğun üzerine bıraktı, çay makinesini çalıştırdı ve çayın demlenmesini beklemeye başladı.

Serdar üzerine hırkasını geçirip odadan çıktı. Nedense Zehra'yı öyle gördükten sonra odada kalmak istememişti zaten ağrısı olduğu için de uyuyamıyordu. Karargâh sakin bir sessizliğe gömülüydü, burada kalanlarsa odalarına çekilmiş ve dinleniyorlardı. Koridorun loş ışığından gördüğü kadarıyla dinlenme odasının kapısı ve ışığı açıktı, demek ki Zehra oradaydı. Nereden geldiğini, nereye gittiğini merak etmediğini söyleyemezdi. Merak etse de sormazdı, soramazdı ne hakla sorabilirdi ki? Dinlenme odasının kapısına geldiğinde Zehra'yı dolabın orada görmüştü. Kulağında kulaklık olduğunu bilmediği için seslendi ama bir cevap alamamıştı. Zehra elinde kupasıyla bir anda arkasını döndüğünde Serdar'la burun buruna gelmişti tıpkı bugün olduğu gibi. Sessizce geçen birkaç saniyenin akımına kapılmış gibiydi gözleri. Zehra'nın kapkara gözlerine takılmıştı Serdar'ın mavileri. Aralarındaki sessizliği bozup geri çekilen Zehra olmuştu, kulaklığını çıkarıp konuşmaya başladı.

"Ne ara geldin ya hiç duymadım, bugünde hep çarpışıyoruz"

Serdar tebessümle "Seslendim ama kulaklıklar yüzünden duymamış olman normal tabi" diye karşılık verdi.

"Bir şeyler dinliyordum" dedi ve meraklı gözlerle genç adamı süzerken mırıldandı. "Uyku tutmadı galiba"

"Öyle oldu ilaçlardan herhalde"

"Çay ister misin yeni demledim"

Serdar "Zahmet olmasın" diye karşılık verirken koltuklardan birine oturmuştu. Zehra birkaç saniye içinde kupalara çayları dökmüş ve ortadaki sehpaya bırakmıştı.

"Bisküvi ister misin?" diye sorarken dolaplardan birinin kapağını kaldırıp tabak aldı ve çekmecelerinden birinden çıkardığı bisküviyi tabağa döktü.

Serdar "Olur, alırım" diye karşılık verirken Zehra üçlü deri koltukta yerine almış, genç adamın tam karşısına oturmuştu. Avuçlarının arasındaki kupayı sıkıca tutup dudaklarına götürdü ve birkaç yudum aldı. Serdar da yanı şekilde çayını yudumluyor, ikisi de odanın içindeki sessizliği kucaklıyordu. Serdar sessizlikten sıkılmış olacak ki konuşmaya başladı. "Durgun gibisin"

Zehra tebessümle "Gece rehaveti çöktü sanırım, duruldum" dedi, çayından bir yudum daha aldı. "Sen nasıl oldun?"

"Daha iyiyim"

SON DANS; RESTWhere stories live. Discover now