keşke angst yazsaydım & final

619 69 30
                                    

"sen düşündüğümden daha güzelsin ha." dibine kadar giren uzun, sarışın adamdan kurtulmaya çalışırken zorla gülümsedin. "sağ ol reiner."

"jean hâlâ gelmedi." dedi connie, sarışın çocukla arana girip çaktırmadan seni uzaklaştırırken. eren ve diğerleri aldıkları şeyleri hazırlarken jean'ı görebilme umuduyla etrafına bakındın, uzaktan gelen siyah bir cisim görüş alanına girdiğinde gözlerini kıstın ve gördüğün şeyin gerçek mi olduğunu anlamaya çalıştın.

siyah bir çarşaf, size doğru koşarak geliyordu. "connie, şunu görüyor musun?" dedin elinle işaret ederken.

"ırkçılık yapmak istemem ama siyah hayalet ilk defa görüyorum." diye söylendi reiner, yine tam dibindeydi ve o kadar sessiz yaklaşmıştı ki, fark edememiştin.

"bert! şu salağı alsana yanımızdan." sinirle bağırdı connie, reiner ise ona sadece dil çıkarmış ve arkadaşının yanına doğru ilerlemişti.

"şu siyah çarşaf niye el kol yapıyor?" hepiniz yaptığınız işi bırakıp bir eliniz belinizde, siyah cismi izlerken arkasından biri daha çıktı.

connie kahkaha atarken gözünden bir yaş aktı, nefes seslerinin arasında konuşmaya çalıştı. "mayoz bölünme değil mi bu?"

"hayır, mitoz bu." diye çıkıştı armin, kafanı sallarken connie göz devirdi. "Ha mayoz ha mitoz, ne fark eder dört göz."

"gözlüğüm bile yok connie." diyerek burun kıvırdı armin ona, güldün.

"gözlüğün bile yok işte." çocuğun sarı saçlarını karıştırdı hızlıca, birkaç saniye içinde parkta bir kovalamaca başladı. armin ve eren, çocuğu sıkıştırmak için iki yandan saldırırken bertholdt sabır dileniyordu. "bıktım yemin ederim bıktım sizden."

"siyah çarşaflar üç tane oldu, mayoz mu mitoz mu sayılır şimdi?" kolasından bir yudum alan reiner, keyifle sırıttı ve elindeki kolaya bakarak kendisini övmeye başladı. "yaklaşıyorlar." dedin çocuktan gözlerini çekmeyi başardığında, o gerçekten garip biriydi.

parkın dışına çıktın ve bilinmeyen cisimlerin üzerine doğru yürüdün, diğer ikisi olduğu yerde kalırken en öndeki de aynı şekilde sana gelmeye devam etti. bir anda önünde eğilene kadar her şey normaldi, nereden çıkardığını göremediğin çiçek demetini sana uzattı ve arkasındakilere işaret verdi.

"her gün filiz veren bir sevda benimkisi ve sen büyütüyorsun aşkınla beni." tanıdık yüz çarşafın altından kendini gösterdiğinde bunun marco olduğunu anladın. parktakiler de aralarındaki kargaşaya bir süre ara vermişler, neler olduğunu izlemeye başlamışlardı.

"sen benim gözümde bir damla yaş olsaydın seni kaybetmemek için asırlarca ağlamazdım." ince bir ses duyuldu bu sefer, daha önce duymadığın bir ses ve görmediğin bir yüz. connie, "sasha!" diyerek bağırdığında gözlerin şaşkınlıkla biraz daha büyüdü. daha önce hiç bu kadar güzel birini gördüğünü sanmıyordun.

"elini tutup, gözlerine baktığım Seni seviyorum diye haykırdığım “son aşkım” sen olur musun?" dedi son kişi, bunun kim olduğunu anlamak zor değildi. kalbinin hızlanması için yeterli bir etkendi işittiğin ses, işittiklerin ne kadar utançtan yüzünün kıpkırmızı olmasına sebebiyet verse de heyecanlanmadan edemedin.

"sizi topluca akıl hastanesine yollamak lazım, ciddiyim bak." dedi bertholdt, jean'a hiç hoş olmayan bakışlar yolladı ve söylenmeye devam ederek yerine geri döndü.

"jean." dedin çocuğun dikkatini çekmek için, onun yaptığı gibi önünde eğildin ve sana uzattığı demetten bir çiçek çıkarıp uzattın. "çok rezil insanlarız." gülümseyerek mırıldandın.

"eezil olabiliriz, ama sevgimiz gerçek be güzelim." çiçeğini kabul etti, kulağının arkasına sıkıştırdı ve ayağa kalktı. onunla birlikte gelen arkadaşlarına baktı, connie ve sasha birbirine sarılırken marco utangaç bir tavırla sokağın ortasında dikiliyordu. "neyse burası önemli değilmiş," diyerek parktaki arkadaşlarına döndü bu sefer. burada ise durum vahimdi.

bertholdt kulaklarını kapatmış, yerinde bir ileri bir geri hareket ediyor ve sessiz sessiz küfür ediyordu. eren&reiner ikilisi ağacın dibine çökmüş, ellerindeki kola şişelerini havaya kaldırmış internetten açtıkları aşk acısı playlistini dinliyordu. bu görüntü, jean'ın gururla gülümsemesine neden oldu.

armin ise marco'ya doğru yürüyordu, normalde çekingen bir tavır gösterse de bu kadar rezil bir ortamdan kurtulmak için her şeyi yapmaya hazırdı.

en son sana baktığında, arkanda, sokağın girişinde elinde bir paket çikolata ve çiçekle burayı izleyen birini gördü jean. "o şey mi lan, porco?" eliyle gözüne perde yaparken o tarafa döndün. "evet." dedin şaşkınlıkla.

"burası seni öpmem gereken kısım yani?" diye sordu jean sana yaklaşırken, reddetmene fırsat bile vermeden dudaklarını seninkilerle buluşturdu ve göz ucuyla oorco'nun olduğu yere baktı, bunu fark edince önündeki adama sert bir tokat attın. "hoş değil."

"ama gidiyor bak." yanağını ovalarken çenesiyle işaret etti. "salak herif."

"sensin o!" diye karşılık verdi ağacın altından Reiner, herkes gülmeye başlarken jean sadece dil çıkarmakla yetindi ve kolunu, omzuna attı.

"lütfen 10 yıl sonra da, böyle evlenelim." 

"bakarız," dedin yanağına küçük bir öpücük bırakırken, içinde tarif edilemez bir mutluluk vardı. "evlenmeye karşıyım."

"oh, iyi o zaman." eren'in sesi gittikçe yaklaştı, aranızda kendine bir yer açtı ve kocaman gülümsedi. "ben de evlenmeye karşıyım."

yanındaki ikili büyük bir kavgaya tutuşmadan önce son noktayı koyan bertholdt oldu, büyük bir öfkeyle ve elindeki mutfak bıçağıyla ayağa kalktığında herkes sessizleşmiş ve o ne derse yapmaya başlamıştı.

"pasta vakti."

"

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.
the breakfast club | jeanWhere stories live. Discover now