5.Bölüm

10.9K 311 34
                                    

Multimedya'da Rıdvan var.

Gözlerimi aralamak adına kapaklanan kirpiklerimi zorlukla kırpıştırdım. Bedenimin üzerine çöken yorgunluk,bütün gücümü karanlık bir beldeye şaklamış,halsizlik bütün bedenime bir ok gibi saplanmıştı.

Yatağımda yavaşça doğrularken,zehirli beynim bir kağıt keşişi gibi kalbime ince bir sızı bıraktı. Sıcak ayaklarım soğuk parke ile temas ederken,bedenim titremiş,gözlerim refleks olarak kuru ayaklarıma inmişti.

Kapının açıldığını ve kollarını bağlayarak yavaşça içeri sızan annemi fark ettim. Ona bakmıyor dahi olsam,odaya hızlı bir giriş yapıyor olması onun birşeyleri sorguluyor anlamına gelirdi. Ve ben bu sabah neyi tartışacağımızı çok iyi biliyordum.

"Kapıdaki robotlar kim?"

Düz bakışlarım,konuya balıklama atlayan annem ile yavaşça kalktı ve karanlık odamda yüzümdeki mimikleri ayırt etmeye çalıştım. Gündüz olsada odamdaki stor perde beni sevdiğim karanlığa iletmişti.

Sessiz kalmayı tercih ettim ve yavaşça ayağı kalkarak pencereye doğru adımladım. Sessiz kalmak,açıklama yaparken bana zaman kazandırıyordu. O korumalıklar ise başımı bir derde soktuğunun kanıtı gibiydi. Dişlerimi birbirine bastırdım. Mert Kalkan,ne kadar kabul etmiyor olsada hayatımıza yavaş yavaş karışıyordu ve bu durumdan gittikçe rahatsız oluyordum.

"Bende bilmiyorum."dedim kısaca. Perdeyi yavaşça kaldırmış,bütün gün ışığını odama bir nur gibi indirmiştim. Tahtadan yapım bu perde,bana hayatım boyunca yapılan en anlamlı bir ödül gibi geliyordu.

Kirpiklerim yoğun ışık ile kısılırken,İrislerim bahçemizin etrafını saran bir kaç görevli koruma arasında gezindi. Hemen kapıda bir BMW duruyor,şoför ise gözlerini kısarak kapıdan çıkmamı bekliyordu. Bakışlarım bu manzara ile kısılırken,nefesimi tuttum.

"Bunun ne anlama geldiğini biliyorsun ve benden saklıyorsun."

Annemin sakin ses tonu beni rahatsız ederken,neden öfkelendiğinde bu kadar saklandığını anlayamıyordum. Öfkesini saklarken,bu kadar profesyonel olmak zorunda değildi.

Derin bir soluk aldım. Ona başımın derde girdiğini söylediğim zamanlarda kendi başımın çaresine bakabilecek kadar güçlü olduğumu sürekli söylerdi ve kendini arkaya atardı. Bana her zaman birşeyleri halledebileceğim konusunda güvenirdi ama bu sefer anlatırsam,olayların bu reddeye gelebilmiş olmasına vereceği tepkiden korkuyordum.

"Senden sakladığımı biliyor olmana rağmen neden soruyorsun o halde anne?"dedim baygın gözlerle. Okula gideceğim sabahları neden bu kadar çok sorgulama gereği duyuyordu anlamıyordum. Alt tarafı kirli ve bütün pisliklerle dolu olan mahallemizde,kapımıza birkaç koruma konulmuştu.

"Yüsra." diyerek mırıldandı uyarıcı bir sesle. Bedenimi ona döndürürken,gözlerine baktım en sonunda. Bakışlarında gizlediği o endişeyi saf ve şeffaf bir şekilde anlayabiliyordum. Kötü işlere bulaştığımı zannedecek kadar tedirgindi. Tedirginde olmalıydı çünkü kötü işlere karışmıştım. Kötü kişilere karışmıştım.

"Ne yapacağını çok iyi biliyorsun."

Bakışları beni ikna etmeye çalışıyormuş gibi kısılırken,dudakları büyük bir merhamet ile kıvrılmış ,gözleri kısılmıştı. Başımı evet anlamında sallarken,aynı zamanda gülüyordum. "Fazlalıklar zararlıdır."dedim onun bana söylediği şeyleri bir bir tekrar ederek. Hayat felsefemiz buna oldukça uyumluydu.

FarklıWhere stories live. Discover now