Bölüm 2

292 18 10
                                    

"Oha ciddi misin?" Mİsafir odasındaki yatağa kendimi atıp Nehir'le konuşmama devam ettim. Nehir benim en yakın arkadaşlarımdan biriydi ve aynı zamanda amcası ve babam ortaktı. Nehir arkadaş canlısı ve sempatik olduğundan çevresi genişti ve herşeyden haberi olurdu. Şİmdide sanki yol yorgunu değilmişim gibi dedikoduyla başımı şişiriyordu.

"Tabii ki de ciddiyim Miray! Alperen ve sefa sınırdan mal kaçırırken yakalanmışlar. Yazık çocuklara ya!" dedi ve derin bir of çekti. Alperen Nehir'le küzen olduğundan oldukça yakınlardı ve üzüldüğünü tahmin edebiliyordum.

"Tamam Nehir sen üzülme ilk kez yakalanmıyorlar sonuçta. Avukat bir yolunu bulur çıkartır olnları."

"Çıkartır değil mi?"

"Tabiki de Nehir. Amcan o adama boş yere katır yükü kadar para vermiyor. Ayrıca yol yorgunuyum ben uyumam lazım. Görüşürüz!" deyip hızla telefonu kapattım. O kadar hızlı konuşmuştum ki Nehir konuşamamıştı bile. Zaten konuşsaydı rahat üç beş saat sürerdi konuşmamız.

"Geveze kız" diye söylenerek ayağa kalktım. Acil bir banyoya ihtiyacım vardı. Odamdaki banyoya girip suyu açtım ve kendimi sıcak suyun altına bırakıp, iki yıl önce olanları düşünmeye başladım.

2 Yıl Önce

Botlarımı giyip, eldivenlerimi taktım. Babamla kayak yapmaya gidecektik ve yan komşumuz Ulusoy aileside bize eşlik edecekti. Merdivenleri inerken ellerimele şans işareti yaptım ve "Lütfen Çağatay'da, gelsin. Lütfen, lütfen." diye düşündüm. Bahçe kapısını açarken bir el gözlerimi tuttu.

"Bil bakalım ben kimim!" Çağatay! Gömzlerimi Çağatay kapatmıştı.Sevinçle gülerken söylendim.

"Bir düşüneyim acaba sen kimsin? Mmmm Çağatay!" dedim ve hızla arkamı dönüp ona sarıldım.

"Evet prenses bildiniz ." dedi ve yerdeki kayak ekipmanlarını gösterdi.

"Birlikte gidicekmişiz. Babam şu aralar çok yorulmuştu zaten. Bu tatil ona iyi gelecek!"

"Tatil mi? Ben günübirlik gideceğiz sanıyordum." dedim zıplayarak. Benim halime gülerken söylendi.

"Sanırım bilemeden süprizi bozdum." dedi. Ben gülerken babam elindeki valizleri evden çıkarıyordu.

"Ooo gençler bakıyorum keyfiniz yerinde, Çağatay şunları taşımama yardım etde, biraz da ben güleyim." dedi. Çağatay bavulları arabanın bagajına koyarken, Çağatay'ların evinin kapısı açıldı. Babam önde Mert ağabeyim elinde bavullarla arkasından çıktı. Şaşkınlıkla ağabeyime baktım.

"Ağabey senin o evde ne işin var? Hangi ara girdin o eve?" diye sordum. Ağabeyim somurturken Çağatay'ın babası Engin ağabey güldü. "Çağatay'a bakmak için arka kapıdan girerken yakaladım onu. Fırsattan istifade de bavulları taşıttım." dedi. Ağabeyim somurta somurta bavulları Çağatay'a verdi. Çağatay'da bavulları bagaja koydu. Babam arabayı sürmek için sürücü koltuğuna otururken Çağatay öne atladı.

"Ben sürebilir miyim?"

...

Kayak yapılacak alana ulaşmamıza yarım saat kalmıştı. Çağatay pek deneyimli olmasada arabayı sürebiliyordu. Dışarıda kar, tipi ne ararsanız vardı. Gittikçe yükseldiğimiz için hava sıcaklığı düşüyordu. Birden önümüze bir çatal boynuzlu ceylan çıktı. Çağatay direksiyonu kırdı ve arabamız uçurumdan aşşağı yuvarlandı.

...

Kendimi o anı yaşamış gibi hissettim. Musluğu kapatıp, banyodan dışarı çıktım. Kapının arkasında asılı olan havlulardan birini vücuduma sarıp odama girdim. Babamı o trafik kazasında kaybetmiştim. Ağabeyime göre bu Çağatay'ın suçuydu ancak ben onu suçlayamıyordum. Seviğim adamı suçlayamazdım. Değil mi?...

MED CEZİRDonde viven las historias. Descúbrelo ahora