34. Silinik Hatıralar

9.6K 781 523
                                    

Uzun, uzun bir aradan sonra merhaba.

Siz bu bölümü okurken, ben ise oldukça yoğun bir koşuşturma içinde olacağım. Hepinizle satır arası yorumlarda buluşup özlem gidermek istiyorum. Siz bol bol satır aralarını doldurun, hepinizle ayrı ayrı hasret gidereceğim inşallah.

Sizi seviyorum tatlılar. (Biz rulo pasta değiliz!) Diyeceksiniz şimdi biliyorum ama tatlı benim zaafım, o yüzden size öyle hitap etmeyi daha çok seviyorum.

Neyse çok uzattım. Size keyifli okumalar diliyorum.

Oylayıp, yorum yapmayı unutmayın.

Oy sınırı: 650 Yorum sınırı: 1000

Zümra Korhan...

Sahilin tenha yerinde durup, sessizce etrafa bakındım. İnsanlar bana aptalca bakıyorlardı. Sanki herkes kimin kızı olduğumu biliyormuş gibiydi.

"Bir varmış bir yokmuş. Ve bir masalın sonu daha ölümle sonlanmış." Diye mırıldanıp suya atladım.

İşittiğim korku ve yardım dolu çığlıkları umursamadan en dibe batmayı bekledim. Kimsenin beni kurtarmasını istemiyordum. Çünkü artık ölüm bana ödül gibi gelecekti.

Ben de bir ödülü hak ediyorum değil mi?

Onca yaşadıklarımı bir ödülle taçlandırmak benim de hakkım.

İnsanoğlu zaten bir gün ölmeyecek mi? Ben her ne kadar ölümden kaçtıysam, ölüm bana o kadar yaklaştı.

Zaferin kutlu olsun kara gözlü adam.

Sen kazandın, ben ise kaybettim.

Gülümsemek o kadar kutsal bir duygu ki. Küçük bir çocuğun yüzünü tek bir gülümsemeyle gülümsetmek, gözü yaşlı birini onca şeye rağmen, umutsuzluğa uğramış birini, üzgün, acılı, dertli ve onca yüz ifadelerini tek bir hareketiyle gülümsetebilmek oldukça basit bir hareketken, ben ise ölüme giderken son kez gülümsedim.

Ölüm bile gülümsemeye mani olamazdı.

Ciğerlerime dolup taşan su, bana acı çektirse bile gülümsememi bozmadım. Suya battıkça battım ve ölümümü bekledim.

Kısa bir süre sonra bilincim kapanmaya başlarken, gözlerimi kapatarak kendimi yeni bir dünyada buldum.

Burası oldukça huzurluydu. Sessizliğe gömülmüştüm. Etrafımda hiçbir şey görmememe rağmen her şeyi görüyormuşum gibiydi.

Oysa karanlıktan başka gördüğüm hiçbir şey yoktu. Sonsuzluğa açılan kapıda sürükleniyordum. Bedenimi yönetemiyor ve kulağıma dolan düzenli aralıktaki, "Tak" sesini susturamıyordum.

Ciğerlerim inanılmaz derecede ağrıyor ve nefes almam oldukça güçtü. Yüzümde hissettiğim baskıyla gözlerimi aralayarak, birkaç saniye görüş açımın netleşmesini bekledim.

Yüzümdeki oksijen maskesine dokunarak, acıyla inledim. Bütün bedenim ağrılar içindeydi. Kafamı sağa çevirip, yanımdaki oksijen tüpüne baktım.

Neden ölmediğimi ve kimin beni kurtardığını merak ederek, kapıya baktım. Burası oldukça karanlık ve ürkütücü görünüyordu. Bir an Demir'in beni kurtarmasını isteyerek bakışlarımı tavana çektim.

Yanağımda hissettiğim ıslaklıkla, ağladığımın farkına vardım. Bana onca şeyi yaşatmasına rağmen onu özlemiştim. Yanımda olmasını ve bu yaralarımı sarmasını isteyecek kadar gurursuzdum.

Zümra 15 Mayıs'ta kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin