2.TÖRE

197 4 0
                                    

MEDYA DA NEHİR MİROĞLU👸

OKUDUĞUNUZ TARİHİ EKLEMEYİ UNUTMAYIN🥂

YORUM VE OYLARINIZI BEKLİYORUM🙏

İLK HİKÂYEME DESTEKLERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ🙏

İLK HİKÂYEME DESTEKLERİNİZ BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ🙏

Ops! Esta imagem não segue nossas diretrizes de conteúdo. Para continuar a publicação, tente removê-la ou carregar outra.


Medya Doğu MİROĞLU🔥



Genç adamın ortaya bıraktığı zehir bununla da kalmayacaktı

Kalktığı sandalyesine çöken Ferman ağa başını ellerinin arasına alarak konuştu.

"ulan sen ne dersin! Sen bunun ne demek olduğunu bilir misin?"

"adam gibi istemek varken ne diye kaçırırsınız oğlum. Bunun nelere mal olacağını bilmez misin?" gözlerinden akan yaşla konuşan Figen hanıma gelini destek olarak ellerini tuttu.

" Fırat vermeyecekti! Vermezdi sizde bilirsiniz. Kaçmaktan başka şansımız yoktu. Helin hamile!" söyledikleri masada bomba etkisi yaparken kadınlar ellerini ağzına götürürken erkekler kafasını çevirmişti.

Doğu oturduğu sandalyeden kalkarak hızla Afşin'in yakasına yapıştı.

"lan sen diyorsun! Aklın başında mı lan senin? Ulan Afşin senin şerefsizliğin yüzünden neler olabileceğini iyi biliyorsun değil mi?"

Ağabeylerinin araya girmesi ve Nehir'in kızı korkutuyorsun diye bağırmasıyla Gözleri yanındaki kıza kayan Doğu korkuttuğu kızın bakışlarını görünce yaptığından pişman olarak ağabeyinin yakasından ellerini çekti.

"odaya götür kızı Nehir!" Berat ağabeyinin otoriter sesiyle kıza bakan Nehir kafasını sallayarak harekete geçti.

"hayır bir yere gitmeyecek kimse. Helin de Nehir de! Ben her şeyi ayarladım şimdi hazırlan Nehir sen de bizimle geleceksin başka bir şehre gideceğiz."

Genç kız kendi isminin de olaya dahil olmasıyla şoka uğrarken.

"seni başka bir şehirde bulamazlar mı sanıyorsun? Botanlar bu işi öylece bırakır mı sanıyorsun Afşin. Ulan aşiretlereler toplanırsa ne sonuçlar çıkar hiç düşündün mü?"

"Ne yapsaydım ağabey sevdiğim kadını da çocuğumu da öylece ardımda mı bıraksaydım? Başka çaremiz var mıydı sanıyorsunuz?"

Bir saat sonra arabalara geçilmişti. Nehir ve Doğu beraber, Helin ve Afşin beraber yola çıktılar. Şimdilik tek çözüm yolu bu görünmüştü. Haber duyulduktan sonra büyükbaşlar toplanacak karar alınacaktı. Tabi o vakte kadar Botanlardan birileri Miroğlularından birilerinin kanını dökmezse.

Kaçışın haberi bütün şehri kısa sürede sarmıştı. Botanlar tarafından şehrin bütün çıkışları tutulunca Afşin'in bir arkadaşının köy evine geçtiler hep birlikte dörtlü. Kapıda kendilerini evin çalışanları karşılamıştı. Ev sahipleri evde olmayacaktı.

Nehir bahçede salıncakta otururken neler olacağı hakkında düşünmek bile istemiyordu. Ağabeylerine bir şey olmasından ölesiye korkuyordu. Sessiz hıçkırıklarını bastırarak göz yaşlarını eliyle sildi.

Arkasından gelen çıtırtıyla ardında dönünce Doğu'nun kendisine doğru geldiğini gördü. Genç adam çaresiz bakışlarını kız kardeşinin üzerinde gezdirdikten sonra

"ağrın falan var mı güzelim?"

"ağrı mı kaldı ağabey unuttum bile şu yaşananlardan sonra." Diyerek zoraki bir tebessümle konuştu.

"korkma Nehir'im sana bir şey olmasına asla izin vermem. Birazdan tekrar Diyarbakır'a gideceğim. Berat ağabeyimle konuştuk toplantı başlamış kararı haber edeceklerdir."

"ya kan dökülmesine karar verilirse ne yapacaksın? Ağabey ben çocuk değilim! Çıkacak kararın ciddiyetinin farkındayım. Ve size bir şey olmaması için canımı bile veririm."

"saçmalama Nehir! Afşin'in yaptıklarının bedelini sen ödemeyeceksin. Asla! Benim bir tane kız kardeşim var. Senin tek damla göz yaşına dünyaları yakarım ben."

İkilinin hararetli konuşmasını araba sesi bölerken etraf farın ışığı ile aydınlandı.

"Nehir, Doğu içeri gelin hemen!" gelen kişi Berat Miroğlu idi.

Ağabeylerinin sesini duyan ikili merakla eve doğru geçtiler.

Salonda toplandı herkes. Ağabeylerinin gergin ve öfkeli bakışlarından kötü bir hüküm verildiği belliydi. Genç kız ağabeyinin ağzından çıkacak kararı korkuyla bekledi.

"Aşiret ağaları der ki kan dökülmesin. İki tarafa da önem verdiklerinden can yansın istemezler." Sabırsız bakışları gördükten sonra devam etti. Miroğlularının en büyük oğlu.

"Berdel isterler! Kan dökülmeyecek berdel olacaktır. Hüküm budur!" adamın ortaya attığı karar beklenen bir şeydi. Kimse şaşırmadı feryat etmedi. Ancak Doğu sinirle ayağa fırladı bir sağa bir sola giderken sinirle soludu "kimmiş istedikleri? Kim berdel olacakmış Berat ağabey?"

Kıyamet sessizliği kaplamıştı odayı. Sessizliği bozan yine Berat'ın cevabı oldu.

"Fırat Botan ve Nehir'in evlendirilmesidir kararları"

Duydukları karşısında sessizce akıttı gözyaşlarını Nehir. Çaresizliğin ne olduğunu asıl şimdi anlamıştı. Yapacak bir şeyi yoktu. Ağabeylerine istemediğini söylerse kan döküleceğini biliyordu. Fırat'ı tanımıyordu tam anlamıyla. Ama tanıması da gerekmiyordu.

Kabullendi Nehir, önce kendi içinde, yüreğinde kabullendi. Ağabeylerine zarar gelmesin diye yaptı.

"çok beklerler! Neden Nehir yok mu başka kız? Neden Nehir?" Doğu!nun anlamlı sorusu herkesi sorgulamaya yöneltti.

"çünkü ailedeki tek bekar kız Nehir! Sevde mi olsun istersin daha 16 yaşında, ya da Farah 14 ünde?" saydıkları amcalarının kızlarıydı. Çoğu evliydi ya da nişanlıydı.

"istemiyorum ağabey! Afşin yüzünden Nehir'in kurban edilmesine dayanamam." Gözünden tek damla yaş süzülürken konuştu Doğu.

Helin Afşin'in omzunun ardına saklanmış ağlarken, sevdiği adam konuştu. " ben gidip konuşacağım. Bu berdelin olmaması için elimden ne gelirse yapmaya razıyım"

"hadi lan oradan! Onu kızı kaçırmadan önce düşünecektin. Seni gördükleri anda indirirler" Berat'ın ser sesi odada yankılanırken kapının tıklatma sesi üzerine Doğu kapıyı açtı.

Gelen kişi ailenin sağ kolu Bekir idi.

"ağam Fırat Botan'ın arabası köyün girişinde görülmüş. Buraya gelir belli ki hazırlıklı olalım." Adamın söyledikleriyle erkekler ayaklanırken kadınlar ise korkuyla göz göze geldiler.

"gelsin bakalım ecelini bulmaya geliyor belli ki" Doğu'nun hiç düşünmeden söylediklerinden dolayı içinde tuttuğu hıçkırıkları dışarı salınca ortamda bir Botan olduğunu hatırladı.

"Saçma saçma konuşma Doğu! Söylediklerini kulağın duysun." Afşin karısının korkusunu bastırmak için sertçe çıkıştı kardeşine. Kardeşi ise belindeki silahı alarak cevap verdi ağabeyine.

Çok geçmeden dışarıdan toprağı ezen tekerleğin sesi duyuldu.

Eceline mi geliyordu yoksa ecel olmaya mı bilinmez.

Kapı gümbürtüyle vurulurken aynı anda korku salan gür sesi de duyuldu

"Açın kapıyı Miroğluları eceliniz olmaya geldim!!!


🥂Yuppii yeni bölümü nasıl buldunuz? ben yazarken çok heycanlandım

🔥 Asıl hikaye burada başlıyor diyebiliriz bence sizce?


🔥 Kitabımızı yorumlamayı ve oylamayı unutmayalım🙏 desteklerinizi bekliyorum..

YAZGI(TÖRE)Onde histórias criam vida. Descubra agora