2.0

1.4K 205 77
                                    

"Siz şaka mısınız? Nolur bunun bana bir şaka olduğunu söyleyin."

Bangchan olduğu yerde çökmüş ve ellerini saçlarının arasına yerleştirip yüzündeki korkunç ifade ile bir arabasına bir de karşısındaki yüzleri dağılmış ikiliye bakıyordu. Sadece biraz dinlenmek istemişti. Hyunjin uyanınca o da uyanacaktı ama çoktan sabah olmuştu bile ve evden çıktığı anda gördüğü manzara hiç hoş değildi.

Hyunjin de Changbin de hiç pansuman ile uğraşmayıp geldikleri gibi uyumuşlardı. Bangchan sabah kalktığında ikilinin bu halini gördüğü gibi onlara uzun bir azar çekmeyi ihmal etmemişti tabi. Kendilerinden habersiz saçma sapan işlere bulaşıyorlardı. Karşısında dağılmış bir şekilde duran ikilinin konuşurken sürekli tuhaf davranmaları ile bir şeyler daha olduğunu anlamıştı büyük olan ve tam da beklendiği gibi Changbinden gelen itiraf ile şu an sabahın yedisinde kurşun izleriyle dolu arabasının önünde öylece çökmüş oturuyordu.

"Hyung benim hiçbir suçum yok. Changbin'in suçu hep. Biliyorsun zaten benim arabamı da mahvetmişti. Bunun eline geçen araba bir gün yaşamıyor."

"Ya ne diyorsun sen? Senin arabanı Felix mahvetti, ben mi yaptım? Bunu da... Bunu da ben yapmadım. Ne bileyim adamların arabaya ateş edeceğini."

"Bileceksin işte Changbin'cim bileceksin. Adını sanını bilmediğimiz biriyle buluşmaya gidiyoruz her şeyi hesaplayacaksın."

Changbin'in hayretle kaşları kalkarken arkadaşına doğru döndü. "Sen ne yapacaksın peki o sırada?"

"Ben senin küçüğünüm. O yüzden sen düşüneceksin." diyerek omuzlarını silkti Hyunjin. Sonuçta arabayı alma fikri de Changbin'indi. Pekala, araba olmasa büyük ihtimalle sağ çıkamazlardı oradan belki de ama olsun.

Bangchan saçlarındaki elini indirip yüzünü sıvazlarken kendine gelmeye çalışıyordu. Canını dişine takarak kenara koyduğu birikimi ile almıştı arabasını ve emindi ki tamirciye arabayı bıraksa çok fazla maliyeti çıkardı ama şu an arabadan saça çok sinirini bozan bir durum vardı.

Sakinleşmek adına derin bir nefes alarak çöktüğü yerden doğruldu. Karşısındaki ikili hala tartışıyordu ve bu onun sakinleşmek adına gösterdiği çabasını da geriye çekiyordu. "Siz ikiniz... Ne halt ettiğinizi sanıyorsunuz?"

Sesini biraz yükseltmişti ve bu ister istemez karşısındaki iki gencin de irkilmesine sebep olmuştu. İkisi de Bangchan'ı az çok tanıyordu ve onu böyle bir yüz ifadesi ile görmek ürkütücüydü.

"Changbin, sana beni uyandırmanı söylemiştim ama yapmadın ve bir de üstüne Hyunjin'e uyup o buluşmaya mı götürdün onu? Sana güvenerek sadece biraz dinlenmek istemiştim. Ne hale gelmişsiniz baksanıza. Hepsini geçtim, bu arabayı da boş veriyorum. Ya o mermilerden biri size isabet etseydi? Nasıl bir işin içine girdiğinizin farkında mısınız siz?"

Az önce hararetle tartışan ikili büyüklerinin yüksek tonda söyledikleri yüzünden başlarını öne eğmiş mahçup bir şekilde dikiliyorlardı. Özellikle Changbin rahatsız hissetmişti kendini. Çünkü Bangchan'ın ona Hyunjin konusunda güvendiğini bildiği halde güvenini boşa çıkarmıştı.

"Felix de Felix başka hiçbir şey yok senin o boş kafanın içinde Hyunjin. Yeter artık. Üzerinde kırmızı ile adının yazılı olduğu bir zarf aldın sen. Sen ölüm tehditi aldın ve buna rağmen kalkıp gece vakti oraya gittin. Orada ölsen kimsenin ruhu duymayacaktı. Felix'e neler yapıldığını az çok bilmene rağmen inatla işin içine girmeye çalışıyorsun." Derin bir nefes alıp birkaç saniye bekledi. Abarttığını düşünmüyordu. Tersine haklı olduğundan emindi.

Shoot Me | Hyunlix ✓Where stories live. Discover now