2.4 [Final]

1.4K 128 173
                                    

Canlı bir bahar günüydü

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Canlı bir bahar günüydü. Hava herkesi sarhoş edecek kadar güzeldi. Güneş tüm ihtişamı ile gökyüzündeki yerini almıştı. Kuşların sesi şehrin kalabalık gürültüsü olmasa da kulaklarda işitiliyordu. Kelebekler son günleri olduğunu bilmeden kanat çırpıyor, mavi gökyüzüne beyazı karıştırıyorlardı.

Bu güzel havayı camların ardından hastanenin önünden gelip geçen insanları kıskançlıkla izleyen bir genç kız vardı. Sokaktaki tüm insanların mutlu göründüklerini düşünüyordu. Aslında o mutlu gördüğü insanlarında ondan bir farkı yoktu. Fakat kızın aklını bir başka düşünce çaldı. Tüm insanlar yalancıydı, oyuncuydu. Muhtemelen genç kıza mutlu gelen yüz ifadeleri büründükleri roldü. Aklını çalan bu düşünce kıskançlığını azalttı lakin dindirmedi. Yine de dışarıda özgürce her gün doktorlar tarafından delik teşik edilmeyen bu insanlara imreniyordu.

Genç kız oyunculuklarını izlerken hem keyif aldığı hem de kıskandığı insanlardan gözünü çekmek zorunda kaldı. İlaç saati gelmişti. Odasına gelen hemşirenin verdiği neredeyse bir deste ilacı itirazsız içti. Annesinin ilaç saatlerini aksatırsa ona ne kadar kızacağını biliyordu çünkü. Ailesinin kapısına gittiği her doktordan özenle, itina ile doldurduğu umut kavanozlarını kırmak istemiyordu. Genç kız gökyüzünde yıldızların yanında yer aldığı zaman zaten kırılacaklardı, şimdi biraz daha sağlam kalabilirlerdi, kalmaları lazımdı. O en başından kaybetmişti ama ailesine kazanmış gibi gösterebilirdi. O kavonazlara minnettardı. En azından mış gibi yapabilirdi.

Herkes biliyordu genç kızın dalgalar ile dolu bu okyanusta küçük bir kayık ile yol alamayacağını, genç kızda biliyordu. Ama annesinin üzülmesini de istemiyordu. Denemişlerdi hala da deniyorlardı sonucun değişmeyeceğini bile bile.

İlaçların hepsinin midesine gittiğinden emin olduktan sonra yine dışarıyı izlemeye başladı. Fakat bu sefer insanlara bakmıyordu. Penceresinin önünde duran menekşenin üstüne konan iki beyaz kelebeğe bakıyordu. Beyaz renk saflık, masumiyet, temizlik demekti ama genç kıza ölümü hatırlatmaktan başka bir şey yapmıyordu. Hastanenin soğuk duvarlarını, doktorların önlüklerini içtiği çoğu ilacı ve dahası geliyordu gözünün önüne. Beyaz renk genç kız için ölümdü. Şu baktığı kelebeklerde yarın öleceklerdi. Hayat ne kadar da berbattı. O kelebekler muhtemelen kozadan çıkıp kelebeğe dönüşeceği günü iple çekmişti fakat tek mükafatı bir günlük kanat çırpışıydı. Hayat berbat olduğu kadar adaletsizdi de.

Genç kızın her uykusu Azrail'e bir yalvarıştı, her seferinde daha fazlası için yalvarıyordu. Uykuları çalıntıydı. Eskiden hatta şu kelebeklere bakmadan hemen önce bile gözlerini sonsuzluğa kapatıp yıldızların yanına gitmekten korkuyordu. Fakat korkmaktan vazgeçmişti o an; o da bir nevi bir kelebekti. Asla diğerleri gibi dışarıda gönlünce eğlenememişti. Yaşıtları kahkahalar atıp birbirleri ile eğlenirken o tüplere bağlı bir şekilde uykularını Azrail'den çalmaya çalışıyordu. Ama hem korkmaktan hem de uykularını Azrail'den çalmaktan vazgeçmişti, an itibari ile hepsine son verecekti. Çaba sarf etmeyecekti artık gözlerini son bir kez açıp dünyaya bakmak için.

O bir kelebekti artık. Kozasından çıkmış ve bir günlük ömrünü tamamlamak üzere olan kelebekti.

Pencerenin kolunu çevirerek dakikalardır dışarıda seyrettiği kelebeklerin içeri girmesini sağladı. Kelebekler odanın içine girerken genç kızda yatağına uzandı. Uzandığı yerden kelebekleri izledi saatler boyunca. İlaç kokulu odasında kelebeklerin ölüm dansını bıkmadan keyifle zihnine kazıdı.

Genç kızın uykusu gelemeye başlıyordu. Göz kapakları hafifçe kapanıp birbirine japon yapıştırıcısı misali yapıştığı an yıldızların yanına gideceği anladı genç kız. Annesinin umutla biriktirdiği kavanozları çatlıyordu, kırılmak üzereydilerdi. Umutsuzlukla çıktığı bu okyanusta küçük kayığı ile batıyordu, dalgalar galip geliyordu ona karşı.

"Genç kız o gece odasında ölü bulundu ellerinin üstünde olan iki kelebekler ile. Kelebekler gibi olan ömrü son bulmuştu beyaz kelebekler ile."






Bir kitabın daha sonu. Bu kitabı bitirebildiğim için mutluyum. İstediğim gibi olmadı aslında. Final için iki farklı seçenek vardı ya sizin tahmin edemeyeceğin bir şekilde bitirecektim ya da böyle. Daha iki gün önceye kadar da farklı bir şekilde bitireceğime inandırmıştım kendimi. Ama dün aklıma bir aralar size bahsettiğim hikaye yarışması geldi. Ve şansa bak ki yazdığım öykü bu kitaba uyuyordu. Bende öyküyü hiç değiştirmeden olduğu gibi buraya aktardım. Umarım sevmişsinizdir. Umarım biraz olsun yazmaya çalıştığım duyguları yansıtabilmişimdir. Pek hyunjin fici olmadı farkındayım. Özür dilerim

Bu satırları her kimsen ve okuyorsan seni tanımıyor olsan bile seviyorum. Kendine, kendinize iyi bakın.

Pacify Her † Hwang Hyunjin Where stories live. Discover now