Ekin çantasını sırtına takarken yanına doğru gelen sevgilisine döndü.
Planladıkları gibi hafta sonu Esat'ın yanına gelmişlerdi. Esat artık hastaneye daha nadir gittiği için bir süredir yazlıktaydı. Buranın havasının içini açtığını söylüyor, daha iyi hissediyordu. Bu yüzden Ekin ve Yağız da oraya gelmişti ve Ekin burada geçireceğini düşündüğü güzel anlar için heyecanlıydı.
Temiz havayı içine çekip derin bir nefes bıraktığında Yağız onun bu heyecanlı hâline gülümsedi ve uzanıp saçları arasına dudaklarını bastırdı. "Hadi bebeğim."
Ekin onu kafasını sallayarak onayladığında aralık olan bahçe kapısına doğru ilerlediler. Kapıyı tamamen açıp bahçeye girdiklerinde oturma grubunda oturmuş, sohbet eden Esat ve Selda'yı gördüler.
Esat her ne kadar iyileşmeye yakın olsa da Selda, onu yalnız bırakmak istememiş buraya da yanında gelmişti. Eşiyle çok uzun yıllar önce boşanmıştı ve sadece bir oğlu vardı. O da şehir dışında üniversite okuduğu için burada abisinden başka kimsesi yoktu ve onun yanında kalıp onunla ilgilenmekten memnundu.
Esat bahçeye giren ikiliyi fark ettiğinde şaşkın bir ifadeyle kaşlarını kaldırdı. "Yağız? Ekin?" Geleceklerinden haberi olmadığı için şaşırmıştı. Yağız "Babacım," diyerek ona doğru ilerlediği sırada Ekin sevgilisine ufak bi omuz atıp durdurdu. "Önce ben sarılacağım."
Yağız şaşkın bakışlar atarken Esat ve Selda gülmüştü. Ekin hızlı adımlarla yanına gidip kollarını sardı. "Nasılsın baba?"
Esat, Ekin'in hitabına burukça gülümserken Yağız da babasıyla aynı durumdaydı. Sevgilisinin babasına olan bu samimiyeti onu oracıkta ağlatabilirdi. Kendi babasından göremediği sevgiyi onda bulduğu için onu gerçekten babası olarak benimsediğini görebiliyordu.
"Hoş geldin oğlum," dedi Esat şefkatle sırtını sıvazlarken. "İyiyim, sizi burada gördüm çok daha iyi oldum."
Ekin gülümseyerek geriye çekildiğinde bu sefer Yağız gelip sarıldı babasına. "Özledik seni."
"Ben de sizi özledim aslanım, ne iyi ettiniz de geldiniz."
O sırada Selda da ikiliye doğru "Hoş geldiniz gençler." dediğinde Ekin gülümseyip ufak bir kafa selamı vermekle yetindi.
Yağız bu sefer de halasına doğru gidip sarıldı. "Nasılsın hala?"
"İyiyim halacım, sen nasılsın?"
"İyiyim ben de."
"İyi ol."
Yağız gülümseyerek geriye çekildiğinde babası konuştu. "Ayakta kaldınız, otursanıza." Yağız kenara bıraktığı küçük bavulu tutarken cevapladı onu. "Şunları içeriye koyup geliyoruz baba."
"Tamam oğlum."
Yağız, Ekin'e dönüp bir baş hareketi yaptığında Ekin arkasından yürüyüp Yağız'ın girdiği kapıdan içeriye girdi. Ahşap merdivenlerden çıkıp üst kata geldiklerinde Yağız bir odaya girdi. Ekin de arkasından girdiğinde Yağız odayı havalandırmak için cama ilerledi. Uzun süredir kullanılmadığı için havasız kalmıştı. Yine de odanın tozlu olmadığını görünce halasının yakın zamanda temizlediğini anlamış oldu.
"Burası senin odan mı?"
"Yani, sayılır. Çok sık gelmediğim için pek öyle hissettirmiyor ama ben kalıyorum evet."
Ekin onun uzun açıklamasına kıkırdayıp çantasını yatağın üzerine koydu ve sırtını arkasındaki cama yaslamış olan sevgilisinin yanına geldi. Kollarını boynuna sarıp omzunun üzerinden arkasındaki deniz manzarasına bakıp gülümsedi. Yağız da kollarını onun beline dolayıp kulağının altına bir öpücük kondurdu.
ŞİMDİ OKUDUĞUN
benim iklimim incitmez seni [b×b]
Teen FictionYağız, bir gece telefonuna gelen saçma bir mesajdan sonra yalnız ve sıkıcı hayatının ne kadar değişeceğinden habersizdi. [texting + metin] [13.02.2022•29.06.2022]