Hastanede Son Gün

200 18 13
                                    

-Hayat ?
-Efe?
Buraya ilk geldiğimde Gay barda tanıştığım ve çok seyrek de olsa muhabbettimiz olan kişinin böyle bir durumda karşıma çıkması cidden inanılmaz diye düşünüyorum. Ben kadar minik olmasa da yine de diğerlerine kıyasla küçük olan Efe beni sevinçle kucaklayınca rahatsızca yerimde kıpırdanıyorum.
Tamam yani Efe arada bana yürümüş olabilir ve bir zamanlar ondan rahatsız olduğum da doğru ama işi çözüp kanka muhabbetine getirmeyi başardım. Fakat böyle durumlarda üstüme atlayıp bana izinsiz sarılması hâlâ hoşuma gitmiyor.
Ecel boğazını temizler gibi öksürüp dikkati kendine çekmeye çalışıyor.

Efe deli dolu ve ne dediğini sakınmayan biri olarak bana dönüp "Pardon kanka sevgilin yanlış anladı sanırım." diyor. Ha? Ben ve Ecel? Karşıdan bakılınca yanlış mı anlaşılıyor? Oha!? Bu arada Ecel bizim sevgili olmadığımızı söyler diye beklerken ondan herhangi bir ses çıkmayınca doğruları anlatmak için ağzımı açmaya hazırlanıyorum ama bu seferde Ecel'in konuşmaya başlamasıyla donup kalıyorum.
"Evet yanlış anladım. Çok kıskanç bir yapım var kusura bakma ama uzak durursan sevinirim." diyor. Gözlerim şaşkınlıkla açabileceğim en son noktada açılırken Ecel ellerini ağzımdan çekiyor.
Neden? Neden böyle bir yalan söyledi? Rahatsız olduğum o kadar mı belli oldu? Çok mu kötü bir yüz ifadem vardı ki bana sarılırken? Yoksa cidden kıskandı mı? Salaksın sen oğlum diyen iç sesime bu sefer hak veriyorum.
Ecel ile Efe kısaca tanıştıktan sonra Efe işi olduğu için gitmesi gerektiğini, bir ara mutlaka detaylıca konuşmamızı söyleyip yanımızdan ayrılıyor.
Bizde pizzayı alıp uygun bir yerde yerken cidden bir şey dememeyi seçiyorum çünkü hem şaşkınlığımı üzerimden atamadım hemde kısa bir an olsa da bu anı bozmak hiç istemiyorum.

Sessizce pizzalarımızı bitiriyoruz. Ecel kalkıp çöpleri attıktan sonra yürümeye başlayınca bende onun peşine takılıyorum. Bir süre sonra sakinleştiğimi hissediyorum ayrıca merak duygusu da tüm bedenimi ele geçiriyor bu yüzden dayanamayıp "Neden öyle söyledin?" diyorum.
"O seni rahatsız ediyor gibiydi. Bende yardımcı olmak istedim." diyor. Tahmin ettiğim gibi surat ifadelerimi saklamakta berbatım. Rahatsız olduğumu anladı ve sadece bana yardımcı olmak istedi. "Aslına bakarsan eskiden olsa çok rahatsız ediyordu ama artık o kadar etmiyor. Onun sadece arkadaşım olduğunu çok iyi biliyor. Yine de teşekkür ederim" elimde olmadan biraz durgun bir sesle konuşuyorum. Beni kıskanmasını beklemek aptallık.
"Yani onu sevmiyorsun?" diyor.
"Sevmiyorum." diye karşılık verince küçük bir gülümseme yaptığını fark ediyorum. Bu gülümseme beni tamamen bozguna uğratırken, o da yaptığının farkında değilmiş gibi yapıp sert ifadesine geri dönüyor. Ne oluyor anasını satim bi bok anlamıyorum diye geçiriyorum içimden.

Birlikte baya yürüdükten sonra hem ayaklarımın acıdığını hemde acayip uykumun geldiğini hissediyorum ama Ecel'in yanında biraz daha kalabilmek için içimdeki tüm enerji kırıntılarını kullanmaya çalışıyorum. Havadan sudan muhabbetler döndürürken esnemelerim kendini gösterince uyumam için Ecel'le hastanedeki odamın kapısına geliyoruz.
"İyi geceler Ecel." diyorum.
"İyi geceler cüce" diyor o da.
"Haydaaa. Çocuk yine iyiydi ya bu ne? Hem benim bir ismim var. Hayat. " diyorum.
Bana sırıtarak cevap vermeden elini sallayıp gitmek için arkasını dönüyor. Bende ayaklarımı sürüyerek odama giderken ondan çok etkilendiğimi kendime itiraf ediyorum. Bir yanım onunla ilgili daha fazla şey bilmek isteyerek yanıp tutuşurken, bir yanım bunun çok tehlikeli olduğunu ve ondan yapabiliyorken olabildiğince uzak kalmamın iyi olduğunu bana söylüyor. Her şeyi arkamda bırakıp kendimi çok riske atmadan istediklerimi yapabileceğim bir yol ararken güzel uykunun kollarına kendimi teslim ediyorum.

—— Özel Enol Hastanesi 7.Gün Yani Hayat'ın Hastanedeki Son Günü——

Ecel ile olan akşamdan sonra ilerleyen günlerde bir kaç kere daha ziyaretime geldiği oldu ve işte bugün de hastanedeki son günüm. Birlikteyken bizi gören insanlar bizim iyi arkadaşlar olarak göründüğümüzü söyler sanırım. O her konusu büyük bir sırmış gibi bana hiçbir şeyi kolay kolay anlatmazken, ben ona hakkımdaki neredeyse çoğu olayı anlatıyorum herkeste yaptığım gibi. İçimden geldiği gibi davranıyorum canım ne var? Onun hakkında bildiğim tek tük şey; ne kadar bilmesem de zengin olduğu, bir kız kardeşinin olduğu, adamlarının neredeyse her yerde onun yanında olması gerektiği, en sevdiği yemek vs gibi küçük şeyler. Herneyse iç sesim buna karşı olmam gerektiğini söylerken gün ve gün ona olan hislerim artıyor. Ona bazı şeyler ima ettiğimde ise ne beni itiyor ne de bana geliyor. Bende işi dalgaya alıp konuyu değiştiriyorum. Hetero birinden hoşlanmak gerçekten yorucu. Yine de benim konuşmamı ve hareketlerimi izleyip çok arada bana sırıtarak karşılık veriyor. Bu bile mutlu olmama yetiyor.

Hastanelerden nefret eden biri olarak buradaki günlerimi özleyeceğime eminim. Haylazlıklarıma alışan personelleri, dedikodu yaptığım teyzeleri, beş taş oynadığım çocukları, odamı bir daha göremeyecek olmam cidden üzücü. Bir yandan da artık sağlığıma kavuştum, işime dönebileceğim, dışarıda dolaşmakta özgürüm diye seviniyorum. 

Ayrılmak için hastane odamdaki eşyalarımı toplamayı sürdürürken kapı çalıyor. Ecel elinde bir hediye paketiyle içeri giriyor. İşte arkadaşlar ben bu adamdan boşuna hoşlanmıyorum diyorum size. Gerizekalı sana değilse kalırsın bilmem ne gibi ortada ağzının suyunu geri sok.
Diyen iç sesime göz deviriyorum. Ecel elindeki paketle işimlerimin bitmesini beklerken meraktan çatlamamak için soruyorum :
"Elindeki ne?"
"Hediye"
"Kime ?"
"Bilmem tanıyabilir misin acaba?"
"Yani öylesine sormuştum. Kimeyse kime bana ne" diye üzülerek çıkışıyorum.
"Bir çocuk var, aşırı hareketli, bazen hatta çoğu zaman sinir bozucu derecede gürültülü, dengesiz, sakar, kısa, sıska, ayrıca bugün taburcu oluyor. Ona almıştım ama şu an pakete sanki bombaymış gibi bakıyor."
Son söyledikleriyle yüzüm aydınlanıyor ve kahkaha atmaya başlıyorum.
"Direk sana aldım deseydin böyle olmazdı."
"O zaman eğlenceli olmazdı."
"Teşekkürler." diyorum
"Önemli değil cüce sadece buradaki can sıkıntını unutman için."

İşlerim bitince kutuyu bana uzatıyor.
Kutuyu merakla açınca içinde deri bir kap içinde güzel bir kalem seti beni karşılıyor. Derinin üzerinde de ismim yazıyor. Cidden gözlerimden kalpler çıkarak kalemlere bakıyorum. Gözlerim onun gözlerini bulduğunda "Cidden teşekkür ederim, çok güzel." diyorum. "Sanatı seviyorsun, bir şeyler çizdiğini pek görmedim. Düzenlemeden fırsatın kalırsa deneyebilirsin diye düşündüm." Aslına bakarsanız istediğim şey tam olarak kendim de bir şeyler üretebilmek, özgürce resim yapmak. Bunu ona hiç anlatmadım o yüzden hediyeyi bu şekilde düşünmesi bile benim için çok fazla.
Bu kadar anlamlı şeyler duymayı beklemeyen ben şaşırmış bir şekilde suratına bakıyorum sadece.
Kendime geldiğimde de tüm ben sinyallerimi kullanarak "Vay anasını be! İşte bu beklenmedikti. Senden bu cümleleri duymak, ayrıca bu kadar uzun konuşman, karıncaların sesini duymaya benzer diye düşünürdüm."
"Evet, başka insanlarla bu kadar çok konuşmuyorum. Seninle konuşuyorum sadece cüce"
"Yani benden hoşlanıyorsun?" diye onu yine şakayla karışık köşeye sıkıştırıyorum.
"Bu duygular küçükler içindir, Hayat. Ben artık öyle şeyleri hissedebileceğime emin değilim." diyerek anında ciddileşiyor her zamanki gibi. Ona kalırsa aşkı yaşaması imkansız artık onun için, sevgi ve hoşlantıyı da gereksiz ayrıca çocuklar için olarak tanımlıyor.

Onun bu şekilde düşünmesinin ardında geçmiş yaşantıları olduğuna kalıbımı basıyorum. Bunu daha fazla deşip onun hakkında bir şeyler öğrenmek için tam sırası ama ben bunu yapmayacağım. Şu an kendi istediği gibi yanımda durmasını istiyorum. Yeri gelince bana anlatır diye umut ediyorum. Benden uzaklaşmasını istemediğim için suratımı düzeltip gülümseyerek yine dalgaya vuruyorum.  "Amma nazlı çıktın sende, tamam bir şey demedik, hadi işlerim bitti çıkalım artık durmak istemiyorum daha fazla burda."diye bahane uyduruyorum. Aslında yer değişince bu ağır hava da dağılır diye umuyorum. Ne ara bu kadar yakınlaştık ta iyi arkadaşlar gibi davranıyoruz birbirimize diye kendime soramadan da edemiyorum. Aman canım keyfimin yerinde olması yeterli diyerek kafamı sallıyorum.

Bavullarımı alıp son hızla odadan çıkarken, odanın dışında bekleyen Aslan da bize katılıyor. Eskiden o beni uyaran ve "abime yaklaşmasan iyi olur" diyen çocukla Ecel'in benim yanıma gidip gelişlerinde bir bakmışız arkadaş oluvermişiz. Öğreniyorum ki Aslan, Ecel'in her şeyde elinin altında olan yardımcısı, kendine sekreter diyor ama daha çok Ecel onu köle gibi kullanılıyor havası alıyorum, enayi işte :D Ayrıca benim gay olduğumu ve Ecel'den etkilendiğimi bilip bana acıyan gözlerle bakıyor. Ecel'e sarkma girişimlerimden birinde yakalandığım için açıklamak zorunda kaldım ne yazık ki kendimi. O çok ayrı bir hikaye zaten.

İlk başta biraz garipsemiş olsa da kötü bir tepki vermeden bana ve bu duruma alışıyor. Her zamanki gibi bana takılmadan da duramıyor.
"Değişik biz niye seni almaya geldik? Hem neden senin eşyaları taşıyoruz? Bak doğru söyle abime büyü yaptın di mi lan?" diyor.
Ecel umursamazca omuzlarını sallarken bende arsızca onu cevaplıyorum. "Büyü yapabilseydim şu an flört olurduk tatlım." diyorum ve devam ediyorum "ama yapamıyorum ne yazık ki. Baksana sadece arkadaşız." diyerek bitiriyorum. Ecel kendi kendine konuşur gibi "tatlım mı?" derken Aslan
"Töbe de lan böyle bile bela gibisin başımıza. Sevgili olaylarına burnunu sokma sakın ha" diyor.
Kahkahalarla, tamamen yenilenmiş, yeni arkadaşlar hatta yanımda hislerim olan adamla hastaneden çıkıyorum.

————- Bölüm sonu bebes———
Nasılsınızzz?

Tuhaflar da Sever (Gay) -TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin