Belirsizlik

124 17 16
                                    

Ecel'in ağzından;

Hastane kapısından çıkarken yanımda ufacık kalan bu tuhaf çocuktan yine gözlerimi ayıramıyorum. Bu çocuk benim için bazen o kadar parlak oluyor ki kendimi hiç istemeden de olsa ona bakarken buluyorum. Hayranlık duyuyor muyum? Kesinlikle evet ama bu daha çok onun doğasına duyduğum  hayranlık; ona olan hislerimin tam olarak ne olduğu meçhul. O kadar belirsiz ki her şey... Emin olduğum tek şey, gülümsemeyi neredeyse unutan benim onunla olduğum sürece gülümseyebiliyor olmam. O varken sanki kafamdaki sesler susup onu dinliyor, sadece ona odaklanıyorum. Onun yanında olmak hiç olmadığım kadar iyi hissetmemi sağlıyor bu yüzden bencilce de olsa, şimdilik onu yanımdan ayırmamaya çalışıyorum. Aşka ya da benzeri duygulara inanmayan ben bu karmaşıklığa bir cevap bulamıyorum. Kapıdan çıkıp hastane bahçesine geldiğimizde Hayatla ilk karşılaştığımız gün geliyor aklıma.

—Flashback (Karşılaştıkları gün hastane )—-

Adamlarımla küçük bir toplantı yaptıktan sonra sigara molası için hastane bahçesine çıkıyoruz.
"Abi daha ne kadar kalacakmışsın burda? Bir sürü iş birikti ofisteki herkes burnundan soluyor." diye yakınıyor, çalışanlarımın arasında duran yaşça en küçüğümüz, ayrıca bana en yakın olan Aslan.
"Adamı bana bıçağı saplamadan durdurabilseydiniz şu an burda olmazdık." diyorum bende.
İşlettiğim sorunlu yerlerden birinde ortalık karışınca araya girdiğimde bana doğru gelen bıçaklı adamı görmemem benim suçum. Bende daha önce hiç böyle bir hata yapmadım tamam ama ya bu gerizekalılar?  Suç en az benim olduğu kadar bu yanımdaki bir ton dingilin de suçu. En azından çok hasarım yok diye düşünüyorum. Hem bu sayede deli kız kardeşimin de tedavi gördüğü hastanede onu koruyabilme imkanım var.

Bahçede sakince yürürken birden gözüme gelen parmakla yerimde sıçrayarak kendimi geri çekip bunu yapan kişiye sinirle bakıyorum. Karşımdaki minik insan bir şeyler söylerken ben de acıyan gözümü elimle ovuyorum. Sinir kat sayım zaten üst seviyelerde gezerken minik insanın koşmaya başlamasıyla adamlarıma miniği yakalamaları için baş işareti yapıyorum. Onu yakalamak için peşinden koşan adamlarıma kısaca bakıp göz ucuyla oturabileceğim bir alan arıyorum. Allahım akıllısı beni bulmaz delisi götümden ayrılmaz edasıyla bahçedeki çardaklardan birine kuruluyorum. Bu sırada gözümün acısı da geçiyor. Adamlarım minik bedenli insanı alıp geldiklerinde onun bir yetişkin değil bir çocuk olabileceğini düşünüyorum. Yüzü bebek gibi olan biri yetişkin olamazmış gibi geliyor o an.

Çocuğun yüzüne bakarken nereden geldiğini bilmediğim bir sempatiyle ona neden yaptığını sorunca gayet aklı başında cevap veriyor ama bu onun elini bu şekilde sallayarak yürüyebileceği anlamına gelmiyor. Bir insan niye elini kolunu sallayarak yürür ki hem? Hem de kafasındaki birine kızdığı için? Nasıl bu kadar güzel, minik ve savunmasız görünür? Hem erkek adam hiç güzel görünür mü? Kafamdaki sorularla önümdeki adamla biraz daha uğraşmayı seçiyorum. Adamlarımın bana olan şaşkın bakışları arasında çocukla konuşurken birden dışımda gülümsemesem de kendimi mutlu hissettiğimi fark ediyorum. Ona ne zaman çocuk desem suratındaki ifade o kadar komik bir hal alıyor ki gülmemek için kendimi tutuyorum. Ne kadar istemesem de buna bir son vermem gerektiğini bildiğim için konuşmayı çok da uzun tutmadan çocuğun gitmesine izin veriyorum.

O gün akşam üzeri hastanede kalmam gerekse de biriken işler yüzünden 2 saatliğine dışarı gidip gelmem gerekiyor. İşim bittiğinde hastanenin koridorlarında adamlarımla yürürken, serumuyla etrafta dolanan sabahki minik insanı görmemle adamlarımı yanımdan gönderip nedensizce onu takip etmeye başlıyorum. Beni hiç fark etmemesine hayret ederken uzaktaki konuşmalar dikkatimi çekiyor. Aslan ve kız kardeşimin bir ağız dalaşının ortasında olduklarını anladığımda kardeşimin bu şam şeytanı halini görmemek için minik bedenin yanına gidiyorum ve onu kardeşimden uzak bir köşeye çekiyorum.

Tuhaflar da Sever (Gay) -TamamlandıHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin