19

139 7 0
                                    




Yazın sonlarına yaklaşmışlardı.

Donghyuck çoktan eve dönüş biletini almıştı. Her ne kadar üzülse ve gitmek istemese de zorundaydı, üniversite eğitimine devam edecekti.

Bir yandan her sene olduğu gibi arkadaşlarıyla ayrılacak olmanın acısını çekiyordu ancak diğer yandan içinde tarifi olmayan bir kıvılcım yanıyordu.
Jeno ile ayrılacak olmanın verdiği acı tarif edilemezdi onun için. Hiçbir zaman ailesine düşkün bir çocuk olmamıştı ve arkadaşlarıyla da sürekli görüşmezdi ancak Jeno farklıydı.

Hayatında ilk defa birinden ayrılacağı için göz yaşı döküyordu.

"Gitmek istemiyorum."

Kollarını sardığı bedenin boynuna daha da sokulmuştu. Gözünden akan yaşlar sesini de etkilemişti, titrek çıkmıştı kelimeleri. Ve her bir kelime Jeno'nun kollarını daha da sıkmasına sebep oluyordu.

"Gitmeni istemiyorum."

Dışarıdan bakıldığında bu duygusal an herkesi ağlatabilirdi ancak Jeno, yüzündeki gülümsemeyi düşürememişti.

Sevindiği için değil, Donghyuck tarafından böylesine ilgi gördüğü için ağzı kulaklarına varıyordu. Şimdiye kadar kimse onun için ağlamamıştı, bu da Jeno'yu daha da bağlıyordu güneşine.

Donghyuck kolları arasındaki bedenin kıkırtılarını duyduğunda başını kaldırmış, ıslak ve kızarmış yanaklarıyla daha da güzelleşen yüzünü sevdiğine çevirmişti.

"Neye gülüyorsun! Ben burada kahroluyorum."

Aşırı dramatik sesi Jeno'yu daha da güldürmüştü.

"Neredeyse her ay, hatta istersen her hafta seni görmeye gelebileceğimi söyledim ama sen ayrılıyoruz diye ağlıyorsun Hyuck."

Donghyuck biliyordu ki Jeno, dediği gibi her istediğinde gelebilecekti ancak farkında olduğu diğer şey ise meşguliyetinin içinde ona zaman ayıramayacak olduğuydu.
Kendisini üzülmekten alıkoyamıyordu.

"Aslında..."

Hyuck söze başlamıştı ancak devam edecek gücü kendisinde bulamıyordu. Eğer aklındaki fikri söylerse Jeno'nun üzüleceğini düşündü, bu yüzden devam edemedi cümlesine.

"Söyle güneşim."

İçi erimişti. İlk defa duymamıştı ancak diğerlerinden daha iç açıcı bir tonlamayla söylenişti favori lakabını. Gözyaşlarına rağmen yüzüne geniş bir gülümseme kondurup sırtını yasladığı bedenle göz teması kurmak için doğrulmuştu.

"Üniversiteye devam etmek istemediğine emin misin?"

"Hyuck..." ses tonu kırgındı. Hyuck korktuğu şeyin başına geldiği düşüncesiyle duran yaşlarını pınarlarına tekrardan biriktirdiğinde Jeno kaşlarını çatarak bakmıştı güneşine.

"Hey, tekrardan dolmasın gözlerin. Ben üniversiteye devam etmek istemiyorum. Yaşanacak şeylerden korktuğum için değil, beni bir daha kabul etmeyecekleri için devam edemiyorum. İşlediğim bir suç sayılır, biliyorsun."

Hyuck mağlubiyletle başını öne eğmişti. Farkında olduğu gerçeğin yüzüne vurulması kötü hissettirmişti.
Jrno derin bir nefes aldıktan sonra Hyuck'u ilk defa böylesine kırgın görmüş olmanın verdiği buruklukla başını kaldırdı. Ardından dudaklarını birleştirdi sevdiğiyle. Hyuck ani öpücükle donakalsa da hemen karşılık vermişti. Yumuşak dudakların kendi dudaklarıyla birleşmesi içinde kelebekler uçurtuyordu sanki ve daha da fazlasını istemesine sebep oluyordu. Biraz daha ve biraz daha dedikçe uzayan öpücük yine Jeno yüzünden bozulmuştu.

"Sevgilim ol."

Hyuck mırıldanmıştı nefesleri arasından. Zaten ikisi de sevgili gibi davranıyordu son haftalarda ve zaten beklenen bir teklifti bu ancsk böylesine duygusal bir anda teklif edilmesi ikisinin de duygularıbını altüst etmişti.
Jeno kısa bir baş sallaması ve yüzündeki ufak sırıtışla teklifi kabul ettiği gibi tekrardan dudaklarını birleştirmişti Hyuck'la.

Kısa bir öpücüğün ardından sarılarak yatmaya devam etmişlerdi bulundukları yatakta.

Hyuck son olmadığını bilmesine rağmen sanki son günleriymiş gibi her dakikasını Jeno'nun, sevgilisinin, yanında geçirdi geriye kalan günlerini ve Jeno güneşiyle geçirdiği her dakikaya minnettardı.

Jeno, depresif halinden kendisini çekip kurtaran güneşine minnettardı.

Jeno'nun biricik güneşi Hyuck'tu ve öyle de kalmıştı.

...

O Sole Mio | NoHyuck Where stories live. Discover now