stupid cupid | kiss scene

129 14 32
                                    

Sanırım patlamaya hazır bir bombaydım ya da pimi çekilmiş bir bomba? Midem ve kalbim darmadağın haldeydi

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Sanırım patlamaya hazır bir bombaydım ya da pimi çekilmiş bir bomba? Midem ve kalbim darmadağın haldeydi. Sanki bir saniye içinde ölecekmişim gibi hissediyordum. Parmaklarım hırkamın cepleri içindeydi. Ojelerim soyulmaya başlamıştı. Gerginlikten ojelerimi soyuyordum. Sözde Lisa ile beraber oje sürecektik ancak durum ortadaydı. Zile basar basmaz cebime atmıştım. Hızla yutkundum. Sadece onunla konuşmak istiyordum. Gerçekten bana karşı bir hisleri var mı yoksa o an içinden dürtüsel olarak mı öpmek istediğini anlamak istiyordum. Saçlarım ise doğal haliyle uçları dalgalı şekildeydi. Uçları birazcık ıslaktı. Artık gece ikiydi. Ve bundan bir belki iki saat önce duş almıştım. Yoksa ertesi gün mahvolmuş halde kalkıyordum. Yarında dersim vardı. İki ders Kapının yavaşça açılmasıyla yutkundum. Sanki ayaklarım yere sabitlenmişti. Junmyeon elini içeriye gir şeklinde gösterip kapının kenarına yaslandı. Saçları dağınıktı. Genelde alnındaki saçlarının ucu kıvrık, diğerleri ise düz olurdu. Boş olduğu zamanlarda ya da bir şey düşünüyorken genellikle alnındaki tutamları parmağına dolar dururdu.

 Yanından geçip hızla salona geçtim. Arkama hızla baktım. Bir süre kapının önünde durmuştu. Onunla vakit geçirmek, gözlerine bakmak öyle mutluluk verici bir şeydi ki. Hep yan yana olalım istiyordum. Salonundaki kahverengi koltuğa geçtim aceleyle. Junmyeon ise kapının yanında kalan mutfağa girmişti. İçeriden bana seslenmesiyle derin bir nefes aldım. Onun evindeydim. Kalbim deliler gibi atıyordu. Yanıma doğru gelip ilaç kutusunu uzattı. Ardından arkasında kalan masanın üzerindeki sürahiyi kavrayıp hızla bardağa doldurdu. "İlacını getirdim ama üç saat sonra geçmezse bir tane daha yut. Oldukça ağır bir ilaç. Bu migren ilacım aslında." der demez çarprazımdaki koltuğa yerleşti yavaşça. Bende ona tamam der demez ilacı yuttum ve ardından ılık suyu tek yudumda içtim. Onu merakla izlemeye başladım. Biraz da sarhoş olduğundan daha yavaş ve dikkati dağınık duruyordu. Oldukça durgun duruyordu. Gözlerinin kenarları şişmişti. "İyi misin?" demiştim uyuşuk bir şekilde. O ise gözlerini kısarak gülümsedi. "İyiyim Jisoo, asıl soruyu benim sormam gerekmez miydi? Başın bu kadar ağrıyorsa içmeseydin keşke. Ağrılarını yok yere daha da artırdın." Sesinin yumuşak tonu, dudak kenarlarının kıvrılışı ve saniyeler içinde saçına attığı elleri karşısında tek yapabildiğim hayranlıkla bakmaktı. Gerçekten sarhoş değildim ya da bilmiyordum. Onu gerçekten öpmek, sarılmak istiyordum. "Hey, iyi misin?" demesiyle hızla cevap verdim. "Dalmışım, kusura bakma Junmyeon." Gülümseyerek sıkıntı olmadığını söyledi ancak yüzüne baktığımda neden içim rahat değildi?

"Lisa sen gelmeden beni arayıp bir şeyler söyledi. Ayılmışsındır gerçi. Annemin özel çayı var ayılmak için. İster misin?" Demişti ellerini birleştirdi ardından kucağına bıraktı. "Biraz ayık gibiyim. Ama sen?"

"Bende biraz işte. Bu çayı ne zaman içsem kendime en fazla bir saatte geliyorum. Yanına bir şey ister misin? Kurabiyeleri sevmemiştin orda. Benimkiler ev yapımı." Konuşurken ayaklanıp hızla mutfağa ilerledi. Ben de onun peşine takıldım. Mutfağı salona göre bir tık daha büyüktü. Kapının hemen karşısında tezgah vardı. Üzerine koyduğu beyaz tabağı saniyeler içinde kurabiyeyi yerleştirdi. "Elmalı kurabiye. Ablam dün getirdi. Yeni bir şeyler deniyeceğim diyip sürekli bunu yapıyor." demişti sonlara doğru gülerken. Onun yanına geçip rulo peçeteden 2 parça kopardım. Yanımdan geçip arkamda kalan buzdolabını açtı. Kolunu kapağa yaslayıp bana baktı.

stupid cupid :: suho & jisoo Where stories live. Discover now