On Dördüncü Bölüm-ISRARCI AKRABALAR

310 38 28
                                    


İyi okumalar .

Taehyung yeni Milli Kütüphane projesini rulo yapıp iki koyu yeşil kurdeleyle bağladı. Aralarına itinayla yeşil balmumu damlatıp üzerine Hawkmore mührünü bastı. Bir fırça ve bir parça altın rengi boyayla armasında son rötuşları yaptı. Koyu yeşil zemin üzerinde şahlanmış kaplana baktı.

Kendisi de kaplana benziyordu - daima şahlanan ve kükreyen. Bütün hayatı boyunca böyle yapmıştı. Bu ne zaman son bulacaktı? Hayatı bir mücadele olmaktan ne zaman çıkacaktı?

Jungkook saçma ideallerini bir yana bırakıp hâlâ birbirlerine ait olduklarını anladığında. Taehyung'u kendisinden uzak tutamayacağını anladığında. Ona yaşatacağı ihanet ve yalanlardan daha önemli olduklarını anladığında.

Anlamak zorundaydı. Anlamalıydı!

Projeyi aldı. Üç hafta önce bu proje onun için hayattaki her şeyden daha önemliydi. Dün Jungkook onun gösterdiği tasarım ve detaylara hayran olurken, onun o ilgisi Taehyung'a gurur vermişti. Jungkook işi alacağını söylediğinde ona inanmıştı.

Bugün ise umurunda değildi.

Projeyi rafa kaldırdı.

"Bitti mi?"

Taehyung yüzünü kardeşine çevirdi. "Evet." Pencerenin yanındaki üzeri örtülü tepsiyi işaret etti. "Kahvaltın orada."

Yugyeom ellerini ovuşturarak oturup tabağını tepeleme doldurdu. "Annem on bire kadar kalkmaz," dedi Yugyeom, "ben de yalnız kahvaltı yapmayı hiç sevmiyorum."

Taehyung kardeşinin karşısına oturup yumruğuna dayandı. Yugyeom'un çenesi, al, kara ve morun çeşitli tonlarına bürünmüştü. Davetteki herkese kapıya çarptığını söylemişti.

"Yani seni her gün beklemeli miyim? Varlığın bir alışkanlık haline geliyor."

Gyeom omuz silkti. "Aşçın mükemmel." Pastırmasını çiğneyip yutarken Taehyung'a bakıyordu. "Dün gece için özür dilerim. Kızgınlıkla konuştum. Hayat, senin hayatın. Unvanına karşı sorumluluğun var. Seni eleştirmek bana düşmez."

"Evet, düşer."

Gyeom çenesini göstererek gülümseyiverdi. "Yani belki o kadar hararetle eleştirmek." Yüzü ciddileşti. "Sen benim ağabeyimsin, Taehyung, ne olursa olsun, senin yanındayım. Çizgiyi aşarsam, sırf seni sevdiğim içindir."

Tae'nin göğsü sıkıştı. "Biliyorum."

Haşlanmış yumurtasından bir ısırık aldı. "Annemden de özür diledim."

"Seni affetmiştir, tabii."

"Evet."

"Ona ben tokat atsaydım, beni tutuklatırdı."

Gyeom başını salladı. "Büyük ihtimalle." Çatalını bıraktı. "Buna çok üzülüyorum, Taehyung. Sana bakınca babamı görüyor, ondan." Yugyeom başını iki yana salladı. "Biliyorsun, çocukken, bunu kıskanırdım ben."

Taehyung şakağını ovdu. "Niye kıskanıyordun? Annem bütün sevgisini sana veriyor."

"Senin babama çok benzediğini söylemesini. Yahu, hálá söylüyor bunu. Ama benim için hiçbir zaman böyle bir şey demedi." Kara gözlerini Taehyung'a dikti. "Ben de babama benzemek isterdim." Durdu. "Babamla aranızda başka bir şey vardı. Ne kadar uğraşsam da ben o şeye dâhil olamadım."

Tae kaşlarını çattı. "Neden bahsediyorsun sen? Babam sana karşı iyiydi. Nazikti. Seni severdi."

"Sever miydi? Bana hiç söylemedi."

Tutku (vkook) -Tamamlandı-Where stories live. Discover now