37. Hasretinle Yandı Gönlüm

7.7K 660 403
                                    

Sizi merakta bırakmayıp son taslağı da saldım.
Yeni bölüm için oy sınırı 650 yorum sınırı 700
Keyifli okumalar diliyorum

Zümra Korhan...

Karanlık, sık ağaçlarla dolu ormanda geçirdiğim kaçıncı günüm olduğunu bilmeden küçük bir ışık huzmesini sabırla beklemiştim. Günlerce karanlıkta yalın ayakla, yürüdüm, koştum, uyudum, uyandım. Bataklık, dikenli, ıslak ve kapanlarla dolu yolda pes etmeden koştum. Ama sonunda aradığım ışığı bularak karanlık ormandan kurtulmuştum.

Zihnim oldukça uzun bir yolculuğa çıkmış gibiydi. Dinlenmiş ve iyileşmiş hissediyordum. Bedenimdeki ayların yorgunluğu geçmiş ve yeniden doğmuş gibi hissediyordum. Beni rahatsız eden tek şey kulağıma dolan tak sesleri ve burnumda varlığını hissettiğim cisimdi.

Gözlerimi araladığımda bakış açım oldukça bulanıktı. Gözlerimi birkaç defa kırpıştırarak beyaz tavanı netçe gördüm. Hayal meyal hatırladığım şeylerle Demir'in ne durumda olduğunu merak ettim.

Onu görmüştüm. Hatta ona dokunmuş, onu öpmüştüm. Ama bu ne zaman olduğunu bilmiyordum.

Başımı sola çevirdiğimde yanı başımdaki makineleri inceledim. Oksijen tüpü, ciğerlerime oksijen gönderirken kalp atışlarımı dakikalarca küçük ekrandan izledim. Kalp atışlarım normaldi. Kafamı sağa çevirdiğimde küçük beyaz bir dolap ile yere kadar inen siyah film kaplamalı cam görüş açıma girdi.

Kalbim ve ruhum Demir'in varlığını aradı ama odada benden başka kimse yoktu. Bakışlarımı karşıdaki duvara çektiğimde bakışlarım uzun zamandır görmediği kişiyle kesişti.

Yüzüne yayılan gülümsemeyle kafasını ağırca sallayan kişi, Yiğit'ten başkası değildi. Dudaklarımın kenarı hafifçe yukarı kıvrıldı. Bakışlarımı merakla arkasına çektiğimde görmek istediğim kişiyi değil de Batuhan'la bakışlarımız kesişti.

Sanırım her şeyi öğrenmişti. Buğulu gözlerinden akan kocaman göz yaşlarını görmemle acıyla tebessüm ederek, hemen arkasındaki Amcam ve Yengeme baktım. Bakışlarından akan özlem ve şükürleri beni duygulandırmış ve yanaklarım hızla ıslanmıştı. Göğsüm hıçkırmanın etkisiyle hızla inip kalkarken aradığım kişiyi hâlâ bulamamıştım.

Odanın iki kanatlı kapısı açıldığında, içeriye beyaz önlük giyen iki doktor ve pembe, beyaz kıyafetli siyah saçlı bir hemşire girdi. Hemşire hemen soluma geçerken, İki yaşlı doktor ise bana gülümseyerek bir şeyler söylüyorlardı. Ama sesleri o kadar derinden gelmişti ki bir an gözlerimi sıkıca yumup ciğerlerime verilen oksijeni soludum.

"Merhaba Zümra Hanım," Hafif sakallı ve mavi gözlü olan doktor üstüme eğilerek gözlerime ışık tuttu. "Kendinizi nasıl hissediyorsunuz?" Diğer gözlüklü ve biraz uzun saçlı yaşlı doktorun yönelttiği soruyla, "İyiyim." Diyebildim.

Hemşire kız, göğsümdeki kabloları yavaşça sökerken, "Demir," diye inleyerek Mavi gözlü doktora baktım.

"Kendinizi yormayın lütfen. Çok zor bir süreçten geçtiniz. Kontrollerinizi yaptıktan sonra ailenizle görüşebilirsiniz." Dediğinde, elimi okşayarak gülümsedi.

Her iki doktor birkaç dakika aralarında konuşup, beni kontrol ettikten sonra isminin Hande olduğunu öğrendiğim hemşire üstümdeki kabloları tamamen sökerek, oksijen maskesini çıkarttı. Serumu da yeniledikten sonra, Doktorlar gerekli işlemler için kan almasını söyleyerek geçmiş olsun dileklerini sunup odadan çıktılar.

Hande Hemşire, kanımı aldıktan sonra tebessüm ederek karşımda durdu. "Geçmiş olsun. Birazdan sizi normal odaya alacağız." Dedikten sonra odadan çıkarak beni yalnızlığımla baş başa bıraktı.

Zümra 15 Mayıs'ta kaldırılacakHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin