Bölüm 1

24 5 12
                                    

Uzun süredir koşuyordu.

Bedenindeki bütün kaslar acıyla haykırıyor, bacakları kırılacakmış gibi hissettiriyordu. Bedeni durması için yalvarıyordu ama beyni henüz yeterince uzaklaşmadığını söylüyordu. Sanki dursa onlar bir anda arkasında bitecek ve onu yakalayıp geri götüreceklerdi.

Biraz daha, dedi kendi kendine. Biraz daha ilerlemeliyim, henüz duramam.

Oranın sınırlarından çıkmayı başardığı zaman güneş yeni doğmaya başlamıştı, yeri tespit edilip böyle kaçması ise bir saat kadar sonra olmuştu. Ve şimdi kaçıyordu. Muhtemelen ikindi vaktiydi, güneş yavaşça alçalmaya başlamıştı.
Kaçtığına hâlâ inanamıyordu gerçi. Bir rüyada olup olmadığını anlamak için kendini çimdiklemesine gerek kalmayacak kadar bacakları ağrısa bile; kendi kendine, acaba rüyada mıyım? diye sormadan edemiyordu.
Oradan kaçmak imkânsızdı çünkü. Oradan kaçmaya çalışan herkes öldürülüyordu, tıpkı Clancy gibi.

Böylesine saatlerce koşup durmasının asıl nedeni buydu zaten, durduğu an yakalanacağını düşünüyordu.

En sonunda ayakları birbirine dolanıp da yere yüzüstü kapaklanınca durmak zorunda kaldı. Doğrulup oturabilmek için çaba sarf etti. Bedeninde varlığından haberi olmadığı kaslar bile acıyla bağırıyordu sanki. Aldığı her bir nefes iğne gibi ciğerlerine batıyordu. Kendine gelmesi uzun zamanını aldı.
Yere sırtüstü uzanıp kızıl ve lacivertin cümbüş olduğu semaya baktı. Akşam vaktiydi. Bu saatlerde kendi grubu ayinde olurdu.

Acaba Nicolas nasıl bir tepki vermiştir? diye düşündü. Kendi varlığından haberi dahi olmadığı için sadece başına bela açmasından dolayı kızar mıydı, yoksa öfkesinden kendini paralar mıydı?
Ne olursa olsun oradakiler peşine düşecek ve kendisini bulduğu an en ağır şekilde cezalandıracak veya kendisini öldüreceklerdi. Kesinlikle emin olduğu tek şey buydu.

Karnının guruldaması ile elini karnına götürdü. Kaçmadan bir süre önce kendine birkaç gün yetecek kadar yiyecek stoklamıştı ama yeri tespit edilip de peşine düştüklerinde panikleyip eşyalarını almadan kaçmıştı.
Ve şimdi açtı.

Şu anda çorak bir arazideydi, çevrede yiyecek toplayabileceği bir çalılık ya da ağaç yoktu. Biraz daha ilerlemeliydi. İç çekip doğrulmaya çalıştı, bacaklarının ağrısı geçmeye başlasa da yorgunluğu yüzünden hareket etmek oldukça zordu. Birkaç dakikalık homurdanmalar ve acı dolu inlemeler eşliğinde en sonunda ayağa kalkabildi.

Şimdi nereye gidecekti? Kuzeye gidemezdi, onlar orada olmalıydı.
Doğuya döndü, içinden bir ses orada da olabileceklerini söylüyordu. Nedenini kendisi de bilmiyordu, yine de gitmemeye karar verdi.
Güneye yöneldi, daha önce güneyde köyler olduğuna dair bir söylem duymuştu, oraya gitse barınabileceği bir yer bulabilir miydi acaba? Güneş alçalmaya devam ederken bu seçenek de kendisine güvenli gelmedi. İnsanların olduğu bir yere gideceğini tahmin etmiş olabilirlerdi, bu yüzden vazgeçti.
Geriye batı kalmıştı. Düşünmeye devam ederse kendi paranoyaklığı yüzünden batıya gitmekten de vazgeçip olduğu yerde kalmaya devam edebilirdi. Bu yüzden hiç sorgulamadan batıya doğru yol aldı.

Ψ

Güneş çoktan batmıştı. Yıldızlar ve ay gökyüzünde birer inci gibi parıldıyordu. Ne var ki o bunun farkına varacak hâlde değildi.
Bir adım atacak enerjisi dahi kalmamıştı, açlık ve susuzluktan dili damağına yapışmıştı ve saatlerce koşmuş olmanın verdiği etki yüzünden nefes alış verişi düzgün değildi. Kalbi hâlâ adrenalin yüzünden deli gibi çarpıyordu ve soğuktan dolayı titremeye başlamıştı.
Bu gidişle öleceğim, diye düşündü. Ne olursa olsun yardım edecek birilerini bulmalıydı.

Yayımlanan bölümlerin sonuna geldiniz.

⏰ Son güncelleme: Jun 27, 2022 ⏰

Yeni bölümlerden haberdar olmak için bu hikayeyi Kütüphanenize ekleyin!

DESERTERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin