18. Bölüm

6.1K 387 259
                                    

...

Liyan~

Geçitten geçerken arkamda bıraktığım adam, benim ruh eşim; Jeff. Onu uzaktan görmüş yakından sesini duymuştum. Ama arkama bakmadan gitmiştim.

Çünkü bir defa dönüp baksaydım gitmezdim, gidemezdim...

...

Jeff'in dairesindeyken~

Ariana'ya sarılıp ağlarken başımı bi' an kaldırıp, "Buradan gitmek istiyorum. Onunla karşılaşmak istemiyorum," dedim hıçkırıklarımı kontrol etmeye çalışarak.

Ariana bana "Tamam o zaman. Kanlı Ay'a gidelim. Baban seni çok özledi. Hem, bize orada da ihtiyaçları var." dedi, sarılmayı bırakıp yüzümü avuçladı.

"Olmaz! Luna olmadan gidemem. Şimdiye ona ve Zack'e bir şey yapmadıklarını bilemeyiz." dedim. Hâlâ minik Luna'm yanımda değil ve bu beni çok korkutuyor.

Ayağa hızla kalkıp "O zaman onların gittiği geçide gidelim." , " Şimdi hızla bu kıyafetleri giy." dedi ve dolaptan beyaz birkaç parça giysi çıkardı.

"Merak etme... Biz onu bulacağız ve eve getireceğiz." derken beni ıslak yanağımdan öptü.

Hızlıca, ağlarken beni çok sıkan elbise ve korseyi çıkardım ve yatağın üstüne attım. Yerde ağlarken tacım da başımdan yere düşmüştü ama umursamadım bile. Bana emrivaki yaparak taktıkları bu tacın benim nezdimde hiçbir anlamı yoktu.

Ben giyinirken Ariana kapıda bekleyen koruyuculara bariyer için malzemeleri kendi odalarından getirmelerini istedi. Kokumuzu, sesimizi ve varlığımızı belli eden bütün fiziksel şeyleri örten bir büyüymüş.

Hazır olduğumda annemin kolyesini öptüm ve, "Hep benimle ol anne." dedim sessizce. Onu hiç tanımasam da beni hep izlediğini biliyordum.

Bariyer büyüsü çok kısa bir sürede tamamlanmıştı. İşte şimdi saraydan gizlice çıkıyorduk. Gelirken kullandığımız geçite şaşkınlık içinde baktık. Çünkü dünyadaki odamın önünde bulunan kiraz ağacının aynısı bir gecede burada da yetişmişti.

Ariana hâlâ ağaca bakarken, "Liyan her yere çekirdeğini atmasan iyi olur," dedi bende onu onaylar biçimde gözlerimi çekmeden kafamı salladım.

"Hadi gidelim, yokluğumuzu fark etmeleri uzun sürmez." dedim ama tam ileri adımımı atacakken kurt formundaki muhafızlar önümüzü kesmişti.

Ani bir refleksle Ariana, "Hibernare debes vos omnes" (Hepiniz kış uykusuna yatmalısınız) dedi ve alandaki bizi gören bütün muhafız kurtadamlar etkisiz hale getirilmişti.

Şimdi, öncesinden koşabildiğimiz kadar hızlı koşuyorduk ama hızımız yeterli değildi. "Keşke daha da hızlanabilsek" derken birden normalden daha hızlı olmuştuk. Ağaçlık alandan geçerken herşey hızımız yüzünden renk karışımına girmiş, gitmek istediğimiz yöne yolu yararak devam ediyor gibi bir izlenimle ayaklarımız yerden kesilmişti sanki. Başka bir gün olsa bundan zevk bile alabilirdim ama şuan tek ihtiyacım olan şey; geçite en kısa zamanda gitmekti.

Çok az kalmıştı. Az önce aniden yükselen hızımızı düşürürek ilerliyorken birden bir uluma sesi duydum.

Arkamı dönüp baktığımda kayalıkların olduğu yerde bir sürü halinde dev kurtlar vardı. Başlarında ki kırmızı gözleri ile bana bakanın Jeff olduğunu biliyordum. O ana kadar durmuş olan göz yaşlarım yine akmaya başlamıştı.

MECBURİ MÜHÜR ~ Beş Diyarın EfendisiWhere stories live. Discover now